Temel

Temel ve Maymun

Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: "Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : "Maymunu iyi besle!"

Rize - Trabzon

Trabzonlu imamlarla, Rizeli imamlar turnuva düzenleyip maç yaparlarmış; ama her defasında Rizeli imamlar yenerlermiş. Trabzonun takım kaptanı Temel Hoca demiş ki; "uşaklar bu böyle gitmez, bizim Trabzonsporlu Hami'yi takıma alalım, diyelim ki bu bizim merkez caminin yeni hocası." Diğerleri de kabul etmişler ve maça gitmisler Rize'ye. Dönüşte takım kaptanı Temel Hoca'ya sormuşlar, "mac ne oldu? diye; "2-1 yenildik" demiş. "Peki golleri kim attı?" diye sormuşlar; Temel "bizim golü Hami Hoca attı; onların golleri de Del Pierro Hoca ile Roberto Carlos Hoca attı.." demiş.

İngilizce biliyormuş

Temel Çımacı olmuş, ilk kez yurt dışına gitmişti. Gemi Liverpool Limanı'na yanaşırken, Temel iskeledeki İngiliz'e bağırdı: - Tut şu halatı! İngiliz anlamadı bir şey.. Temel yine bağırdı: - Tut şu halatı! İngiliz'de gene hareket yok.. Temel ortaokuldaki ingilizcesi ile bağırdı: - Do you speak English? - "Yes.. Yes.." dedi İngiliz; Temel öfkeyle bağırdı: - O zaman tut şu halatı..!

Sinyal

Temel arabası ile Taksim Meydanında dönüp duruyordu. Aynı trafikçinin önünden beşinci defa geçerken, polis de merak etti ve Temel'i durdurup sordu: - Bir yeri mi arıyorsunuz? Niye meydanın etrafında dönüp duruyorsunuz? Temel: - Sol sinyal takıldı da..

Aldatmaca

İlyas ile Temel karşılıklı oturmuşlar sohbet ediyorlarmış. Konuşma sırasında iş kimin daha zeki olduğuna gelip dayanmış ve iki uşak birbirine bilmece sormaya karar vermiş. İlk bilmeceyi İlyas sormuş: - "Saridur, kafestedur, öter... Pu nedur, pill bakayrum..." Temel hemen, "Kanaryadur" cevabını yapıştırmış. Fakat İlyas hayır anlamında kafasını kaldırır. Temel, birbiri ardına bütün kuşların adını sayıp döker. Fakat her seferinde İlyas hayır deyince pes etmek zorunda kalır. İlyas büyük bir sevinç içinde, - "Haçan insan hamsiyu pilmez mu?" deyince Temel hemen atılır. - "Hamsi saru değuldur ki?" - "Boyamuşumdur.." - "Kafeste midur?" - "Koymişumdur.." Temel şaşırır: "Peku öter mu hamsi?" - "O da aldatmacasıdur işin daa!.."

Dalıcılar

Temel ile Dursun iddialaşıyorlarmış "Ben daha iyi dalarım" diye. Temel: - "Haçan ben 25 m'den denize dalarum da bana mısın demem." Dursun itiraz eder: - "Yok yapamazsın!" Derken Temel: - "Gel uşağım, sana ispatlıyacağum." diyerek çıkar 25 m. yüksekliğe ve cumburlop dalar çıkar bir anda. Dursun iddiayı daha ileri götürür: - "Haçan ben de 30 m.'den denize dalarum da bana mısın demem." Temel itiraz eder: - "Yok yapamazsin!" Derken Dursun: - "Gel uşağım, ben de sana ispatliyacağum." diyerek çıkar 30 m. yüksekliğe ve cumburlop dalar çıkar o da. Temel kızarak iddiayı daha ileri götürür: - "Ula ben şu dolu kovaya 2,5 m.'den dalarım.". Dalardın, dalamazdın derken çıkar Temel 2,5 m. yüksekliğe ve su dolu kovaya dalması ile çıkması bir olur. Ne de olsa Temel iyi bir dalıcıdır. Dursun da kızarak iddiayı arttırır: - "Ula ben de şu dolu kovaya 3 m.'den dalarım." Dalardın, dalamazdın derken çıkar Dursun 3 m. yüksekliğe ve su dolu kovaya dalar ve çıkar. Öfkeden gözü dönen Temel: - "Ben ıslak bir havluya 2 m.'den dalarım." demeye başlar. Dursun her zamanki gibi muhalefeti oynar. Bunun üzerine Temel: - "Getirin bakayım şu ıslak havluyu!" der. Çıkar 2 m.'ye ve balıklama atlar aşağıya. Yere 'Güüüm!..' diye çarpar başını. Sersemlemiş bir vaziyette doğrulurken söylenir: - "Kim sıktı bunun suyunu yahu?"

Sifon

Temel Dallas'taki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dışarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu, daa!" Dursun hafifçe gülmüş: "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından içeri girmişler. Git git bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!" Dursun gene hafifçe gülmüş. "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Neyse, akşam olmuş, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye bağırmış: "amma büyük masa, daa!" Dursun'un sesi gelmiş "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun: - "Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun oldugu yermiş. Heryer karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış: - "Sifonu çekmeyiiin!! Sifonu çekmeyiiin!"

Karıncalar

Temel bir gün bir Alman, Fransız, ve Rus'la birlikte bir otele kalmaya gitmiş. Otelde tek bir oda varmış. Onda da bir çok karınca olduğundan kimse orda kalamazmış. Bizim kafadarlar "biz kalırız" demişler. Birinci gün Alman kalmış ve ancak iki saat durabilmiş. Fransız onun kadar da dayanamamış. Bunun üzerine Rus kalmaktan vazgeçmiş. Temel o gece odada kalmış ve odadan sabah geç saatte çıkmış. Herkes çok şaşırmış ve sormuş: - "Nasıl bu kadar kaldın. Temel de: - "Karıncanın tekini öldürdüm diğerleri cenazeye gitti", demiş.

Yavaşla

Temel otobanda köklemiş gazı, gidiyor... Bakmış bir tabela: "YAVAŞLA 80 km." Hızını o an 80'e indirmiş Temel. Az sonra bir tabela daha: "YAVAŞLA 60 km." Temel 60'a inmiş. Merakla giderken yeniden bir tabela: "YAVAŞLA 40." - "Yolda çalışma var galiba!" deyip 40'a düşürmüş hızını. Epeyce sonra yine bir tabela: "YAVAŞLA 15 km." Talimata uyarak 15 km.'ye düşmüş Temel. Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor. Ama meraktan da çatlayacak. Uflaya puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş: "YAVAŞLA'YA HOŞ GELDİNİZ, NÜFUS: 2500"

Tavukçu

Temel tavukçuluk yapmaya karar verir. Gider 250 tane civciv alır ve getirip ayaklarından tarlaya eker. Sabah öldüklerini görür. Herhalde ters taraftan ektim diye düşünerek ertesi gün de yine o kadar civciv alır ve bu sefer de kafalarından eker. Sonuç yine hüsrandır. Bir mektup yazarak durumu İstanbul'da veterinerlik fakültesindeki amcası Dursun'a bildirerek bilgi ister. Bir süre sonra cevap gelir: - "Haçan sen oranın toprağından numune gönder de inceleteyum."

Karadeniz'in doğusundan

Temel omzuna papağanını almış eczaneden aspirin almaya gitmiş. Eczanenin kapısından girip tam aspirin isteyecekken papağanı Temel'den önce davranıp: - "Bir kutu aspirin, bir kutu aspirin" demiş. Eczacı şaşkınlık içinde aspirini Temel'e uzatmış. Temel tam fıyatını soracakken papağan yine erken davranmış; - "Kaç para, kaç para" demiş. Şaşkınlığı iyice artan eczacı aspirinin fiyatını söylemiş. Temel ödemeyi yapmış, eczaneden çıkmak üzere arkasını dönmüş ve kapıya yönelmiş. Eczacı dayanamaz Temel'e seslenmiş: - "Bir dakika bakar mısın?" Temel omzundaki papağanla eczacıya dönmüş; eczacı sormuş: - "Nereden buldun bunu?" Papağan yine önce davranıp; - "Karadenizin doğusundan, karadenizin doğusundan"

Boş kaset

Şehirlerarası yolculuk sırasında, hemen şoförün arkasında oturan Temel, şoföre seslenmiş: - Kaptan, haçan sekiz saattur yol aliyruk, habu teyp da devamli çalayi. Kafamuz şişti da... Şoför nazik: - İsterseniz kapatabilirim. Temel'den başka öneri gelmiş: - Yok kapatma... Bi boş kaset koysan da kafamuzi dinlesek...

Parmak

Temel bir gün doktora gitmiş, demiş ki: Doktor bey parmağımı karnıma bastırıyorum acıyor, omzuma bastırıyorum acıyor, kalbime bastırıyorum acıyor, kafama bastırıyorum acıyor, gözüme bastırıyorum acıyor... Doktor çok şaşırmış. Temel'e yapılabilecek bütün tahliller yapılmış ama bir şey çıkmamış. En sonunda anlaşılmış ki Temel'in parmağı kırık...

Açık çay

Temel işhanında çay ocağı işletmektedir. Üst kattaki işyerlerinden biri seslenir: - Temel efendi, dört çay yap. Biri açık olsun. Çaycı Temel cevap verir: - Abi, hangisi açık olsun?!

Tekrar deneyin

Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar. Meşrubatı açan Temel hemen kapağa bakar: - "Tekrar deneyin." Kapağı kapatıp yeniden açar ve okur: - "Tekrar deneyin." ... ... ... En sonunda sinirlenen Temel: - "Ula Tursun. Ha punlar pizi kandıriy! İki saattir deneyrum hala pi şey çıkmadi."

Bu burunla

Temel satılık papağanları inceliyormuş. En pahalı papağanın önünde durmuş: - "Abi bunlar neyce konuşuyor?" - "İngilizce, Fransızca, Almanca" - "Kaç paradır?" - "Bir milyar" - "Lazca biliyo mu?" - "Bilmiyo" Temel papağanın burnunu okşamış; - "Bu burunla yazık!"

Bakla ıslanmıyor

Trafik polisi Temel'i durdurur: - "Efendi, on dakika evvel kırmızı ışıkta geçtiniz.." - "Kim deyi?" - "Beş kilometre ötede başkomiserimiz var, telsizle bildirdi!" Temel sinirlenerek, "Ula amma boşboğaz başkomiserin varmış ha! Ağzında pakla ıslanmayı."

Ayşe

Bir gün Temel bankadan para çekerken hırsızlar içeriye girer ve herkesi rehin alırlar. Daha sonra rehinenin fazla olduğunu görünce birkaç kişiyi öldürmeye karar verirler ve herkese adını sorarlar. Temel'in yanındaki bir kadına sorarlar: - "Adın ne?" - "Ayşe" - "Benim annemin adı da Ayşe" der bir soyguncu, kadını bırakırlar. Ve sıra Temel'e gelir... Temel'e "adın ne?" diye sorarlar. Temel korkarak cevap verir: - "Adım Temel, ama arkadaşlar bana Ayşe der."

Atlar

Temel ile Dursun iki tane at almışlar. Fakat devamlı karıştırıyorlarmış. Hangisi kimin atı belli değil. O yüzden Temel'in aklına parlak bir fikir gelmiş ve atın bir tanesinin kuyruğunu kesmiş. Dursun da ona inat diğer atın kuyruğunu kesmiş. Temel bu sefer atın bir tanesine boya ile işaret koymuş. Dursun da ona inat aynı yere aynı boya ile diğer ata işaret koymuş. Bakmış ki böyle de olmuyor. Temel Dursun'a: - "Ha Tursun bak bu böyle olmayacak.. En iyisi beyaz at benimki, siyah at da seninki olsun.."

Başka asker yok mu?

Yeni asker olan Temel'e komutanı sormuş: - "Savaşta siperdesin, sağ taraftan düşman askeri geldiğini gördün. Peki ne yaparsın?" Temel heyecanla cevap verir: - "Hemen çevirir silahımı üzerlerine ateş açarım komutanım." Komutan tekrar sormuş. - "Peki, karşıdan geliyorsa?" - "Karşıya ateş açarım, komutanım." - "Arkadan geliyorsa?" deyince komutan, Temel dayanamamış: - "Komutanım, bu ordunun benden başka askeri yok mu?"

Sinyal

Temel'e bak bakalım arabanın sinyalleri calışıyor mu? demişler... - Çalışayi - Çalışmayi - Çalışayi - Çalişmayi

Karpuz çekirdekleri

Dünya Genetik Projeler Yarışması yapılıyormuş. Tüm ülkelerden genetik profesörleri yarışmaya çalışmaları ile katılmış. İlk Fransız profesörün çalışmasının başına gelmişler. Jüri başkanı çalışmasının ne olduğunu sormuş. Fransız profesör başlamış anlatmaya: - "Ben inek genleri ile tavuk genlerini birleştirdim. Ortaya çıkan mahlukatın eti kırmızı et kadar lezzetli, beyaz et kadar sağlıklı oldu", demiş. Ardından diğer çalışmaları ülke ülke gezmeye başlamışlar. Sıra gelmiş Türkiye'den bizim Laz profesöre. Jüri başkanı: - "Sizin çalışmanız nedir?", diye sormuş. Laz profesör anlatmış: - "Ben" demiş, "karpuz genleri ile hamam böceği genlerini birleştirdim!" Birden tüm jüri üyelerinden bir kahkaha kopmuş ve başkan Laz profesöre: - "Bu çalışma ne işe yarar?", diye sormuş. Laz profesör: - "Acayip işe yarıyor, karpuzu kesiyorsunuz, çekirdekleri kaçışıyo!"

Boyacılar

İki boyacı olan Temel (kısa boylu) ile İdris (uzun boylu), bir bayrak direği boyama işini almışlar. Bu iş için ne kadar boya alacaklarını hesaplamak için direği ölçmeye çalışmışlar. Çapını ölçmek kolay olmuş ama ya yüksekliği? Onu ölçmek için Temel İdris'in omuzlarına çıkmış ama direğin tam tepesine ulaşamamış. Idris; "Ben senden uzun boyluyum. Bir de ben deneyim" deyip Temel'in omuzlarına çıkmış ama gene aynı sonuç... Oturup ne yapacaklarını düşünürken yanlarına iri-yarı bir adam yaklaşıp ne yaptıklarını sormuş. Temel'le Idris sorunu anlattıktan sonra, adam direği yerden güç bela söküp yere yatırmış. Boyunu ölçüp tekrar yerine diktikten sonra yoluna devam etmiş. Gittikten sonra Idris'le Temel bakışıp gülüşmüşler: "Aptal herife bak! Biz ona yüksekliğini sorduk o bize uzunluğunu verdi."

Temel karayollarında

Temel Karayolları Müdürlüğünde işe alınmıştır; görevi ise yollardaki çizgileri çekmektir. Temel'e bir kutu boya ve fırça verilir. Temel çizgileri çekmeye başlar. Bir gün amiri gelir ve çizelgeye bakar; "1. gün 500 metre, 2. gün 300 metre, 3. gün 150 metre, 4. Gün 100 metre.." "Temel", der "her gün gittikçe tembelleşiyorsun galiba?" Temel cevap verir: "Aksine amirum daha çok çalışayrum lakin gün geçtikçe boya kutusundan daha fazla uzaklaşayrum."

Bir şans daha

Kasabada matematik dersinden herkes geçiyor, ama Temel bir türlü geçemiyor. Temel'in babası okula giderek Temel'in matematiğinin aslında iyi olduğunu, Temel'in notlarının öğretmenlerin Temel'e olan gıcığından kaynaklandığını söyler. Bunun üzerine Müdür'le Temel şöyle bir anlaşma yaparlar: Bir stadta bütün halk toplanacaktır; sahanın ortasına masa kurulup Temel halkın huzurunda sözlü olacaktır.. Ve tarih belirlenir; o gün gelir, bütün halk stadta toplanır; saha ortasında sözlü başlar: Öğretmen Temel'e sorar: - "Söyle bakalım 7 kere 7?" Temel hiç düşünmeden cevap verir: - "49" Statdan bir gürültü kopar: - "Bir şans daha verin, bir şans daha verin."

Doping

Temel doping almış; belli olmasın diye sonuncu olmuş.

Donlar

Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane: Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş; açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Her gün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe, medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar: "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş: "Ocak, Şubat, Mart,.."

Tanker

Bir gün Temel sahilde gezerken denizde bir tanker görür. Ve yanındakine dönüp şöyle der: - "Adamlar 40 yıllık tankerin üstüne DANGER diye yazmışlar!"

Verdiniz mi?

Temel araba sürerken kırmızı ışıkta geçmiş.Tabii bunu gören polis temeli durdurmuş. Polis: - "Ehliyet ve ruhsat beyfendi!" Temel: - "Verdunuzda mi isteysunuz.."

Gazla

Temel bir gün arkadaşı Dursun'la bir kamyona çok fazla mal yüklemiş. Öyleki kamyonun üstünden yüksekliği 8 metre varmış. Derken karşılarına bir üst geçit çıkmış. Temel'in gözüne üst geçitteki bir tabela görünmüş, tabelada şunlar yazılıymış; "AZAMİ YÜKSEKLIK 6 METRE". Temel sağına soluna baktıktan sonra Dursun'a dönmüş ve şöyle demiş; "GAZLA ULA POLIS YOK!".

Fındık fıstık

Dursun askerden dönmüş. büyük bir heyecanla askerlik anılarını Temel'e anlatıyormuş: - "Ula Temel bizim bi komutan vardı. Bi cörecektun, adam lazlaru sevmeyu da! Bakayi eğer tipin laza benziyse bi finduk de bakayim diyor, finduk diyincede laz olduğun anlaşılıyor çektirmediğu kalmayi" demiş. "Aman Temel finduk demeyi öğrende bari sen ezuyet çekme.." demiş. Temel çalışmış çabalamış ve fındık demeyi öğrenmiş. Temel'de aynı komutana düşmüş. Komutan bakmış bu kesin laz. "fındık de bakalım "demiş sert bir eda ile. Temel hemen "fındık komutanım" demiş. Komutan "nasıl olur ya! bu adam laz ulan" demiş içinden.. - "Bir de fıstık de bakayım."

Eşek kaçardı

Bir gün Temel eşeğiyle köyüne dönerken, yolda gördüğü elma bahçesindeki elmalardan tatmak ister. Bahçeye girer ve eşeğinin üstünden kolayca eriştiği elmalarla bir güzel karnını doyurur. Tam ayrılacağı sırada bahçe sahibi ikisini de görür ve yakalar.. Önce bir güzel eşeği döver, ardından da Temel'i pataklar. Dayaktan sonra dayanamayan Temel sorar: - Tamam tövdün, anladık ta sana pirşey sormak isteyrum! - Sor bakalım. - Neden önce beni değul de eşeği dövdün? - Seni önce dövseydim eşek kaçardı da ondan!...

Geri vites

Temel bir BMW almış. Arabasıyla Trabzon'a gidip hava atmak istemiş. İstanbul'dan yola çıkmadan önce Trabzon'a telefon açmış ve "Ben yarın 12'de yola çıkıyorum beni karşılayın" demiş. Ertesi gün 6 saatte Trabzon'a varmış. Orda bir kaç gün takıldıktan sonra İstanbul'a dönmeye karar vermiş. İstanbul'a telefon açmış ve "Ben yarın 12'de yola çıkıyorum beni karşılayın" demiş. Ertesi gün İstanbul'dakiler beklemeye başlamışlar. 6 saat olmuş Temel yok. 10 saat yok, 20 saat yok, 40,50 derken Temel gelmiş. Hemen sormuşlar: - "Ya sen giderken 6 saatte gittin de niye dönüşün böyle uzun sürdü?" Temel de yanıtlamış: - "Hep şu Alaman gavuru yüzünden. Arabaya ileri gitmek için 5 vites, geri gelmek için tek vites koymuşlar."

Eni boyu

Temel pilottur. Bir gün uçağı zar zor piste indirir ve söylenmeye başlar: "Üf be her seferinde böyle zorlanıyorum, ne diye bu pistlerin genişliği 5 km uzunluğu 20 m. olur anlamıyorum."

Memleket Havası

Temel bir gün İstanbul'da gezerken 61 plakalı bir araba görür. Ve arabanın lastiğini bıçakla patlatır. Sonra da karşısına geçer oturur. Yoldan geçen biri: - "Kardeşim lastiği niye patlattın?" diye sorunca, Temel: - "Dur ula, memleket havasi aliyrum"

Golf

İngiliz, Fransız ve Laz gene beraberler.. İngiliz - Golf için bir sopa, bir top ve bir delik gerekir, bende bir sopa var. Fransız: - Bende de bir top var. Temel: - Ben oynamıyorum.

İdrar tahlili

Temel hastaneye gitmektedir. Girişte birinin ağladığını görür. Yaklaşır ve sorar: - "Hayrola hemşerim! Neden ağlıyorsun?" Adam: - "Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler!" der. Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Bu sefer susan adam, Temel'e sorar: - "Hemşerim, sen niye ağlamaya başladın?" Temel: - "Ben" der, "idrar tahlili yaptırmaya geldim."

Madem Türksün

Temel İngiltere`ye gidecekti. Onun için bir arkadaşından İngilizce hakkunda bilgi istemişti. Arkadaşı "İngilizce, Türkçe kelimelerin son hecesinin uzatılmasıdır" şeklinde Temel`e bilgi verdi. Temel uçağa bindi ve on dakika sonra hostesi çağırmak için, "Hosteeees!" diye seslendi. O da ne, hostes gelmişti. Temel İngilizce`yi sökmeye başladığını düşünüyordu. Havaalanından çıktı.. "Taksiiiii!" Vay be, taksi de durmuştu. Temel ağır ağır kendini kaptırdı. "Hoteeeeeeel!!" Otele gitti. Odasına çıktı, duş aldıktan sonra bara indi. "Viskiiiii!!" Daha sonra Londra sokaklarında dolaşmaya başladı. Parkta bir adam gördü: - "Merhabaaaaa, nasılsınııız?" Adam: - "İyiyiiiiim, sağoooooool" Temel: - "Türk müsüüünüüz?" Adam: - "Eveeeeet!" Temel: - "Kardeşim Türksün de neden iki saattir Ingilizce konuşuyorsun.."

Sıkıntı

Temel İngiltere'ye gitmişti. Arkadaşları Temel'e: - "İngilizce bilmezdin İngiltere'de çok sıkıntı çektin mi?" demişler. Temel: - "Hayır, sıkıntıyı asıl İnciluzlar çekti..."

İki kere iki

İlkokulda öğretmen Temel'e sormuş. "İki kere iki".. Temel düşünmüş ve cevap vermiş: "10!" Öğretmen kızmış: - "Oğlum iki kere iki dört, bilemedin beş eder; nerden on edecek!"

Kibrit

40 yıl sürecek bir araştırma için 3 astronot uzaya gönderilecekmiş. Bunlardan birisi de Temel'miş. Gitmeden önce bunlara istedikleri bir şeyi yanlarında götürebilecekleri söylenmiş... Birisi "Ben 40 yıllık çikolata istiyorum" demiş. Diğeri "Ben de 40 yıllık süt istiyorum" demiş. Sıra Temel'e geldiğinde "Ben de 40 yıllık sigara istiyorum" demiş. Neyse bunlara istedikleri verildikten sonra uzaya gönderilmişler... Aradan 40 yıl geçmiş. Bunlar dünyaya dönmüş. Uzay mekiğinden sırayla inmeye baslamışlar. Çikolata isteyen sapasağlam bir vaziyette inmiş. Ardından süt isteyen de aynı şekilde inmiş. Temel inmiş, yüzü gözü şişmiş bitkin bir vaziyette, bekleyenlere dönerek: - "Kibrit, kibrit, kibrit!!"

Karpuz

Lazın biri elini beline koymuş dalgın dalgın yürüyormuş. Birinin dikatini çekmiş; lazı seyrediyormuş. Laz belediye otobüsüne binmiş eli hala belinde, inmiş yarım saat yürümüş eli hala belinde. Onu izleyen dayanamamış koşup, önüne geçmiş. "Kardeşim sen deli misin?" demiş, laz "yooo" demiş. Adam, "hasta mısın?" demiş laz, yine "yooo" demiş. "Seni iki saattir izliyorum elin belinde yürüyosun" demiş. Laz bakmış: - "Vay anasını karpuz düşmüş", demiş.

Degaj

İstanbul'un göbeğinde feci bir yangın; gazeteciler fotoğraflarını çekmek üzere meraklılarla birlikte 200-300'e yakın insan oluşturmuşlar. İtfaiyeciler cayır cayır yanan apartmandan tüm kazazedeleri kurtardık sanırlarken, bir de ne görsünler: Bir kadın yanındaki bebeği ile 4. kattan "imdat, imdat!!!" diye avazı çıktığı kadar bağırıyor. İtfaiyecilerin yapacakları hiç bir şey yok, zira ateş binayı öylesine sarmış ki, bırak 4. kata çıkmayı, artık binaya bile yaklaşılmıyor. O esnada insan topluluğunun arasından bizim Temel sıyrılır ve yukardaki kadına çocuğunu aşağıya attığı takdirde tutarak hayatını kurtaracağını söyler. "Hiç 4. kattan çocuk aşağıya atılır mı", diye düşünen kadın çocuğunu atmamakta ısrar eder. Bunun üzerine Temel: - "Ablacuğum, haçan ataysun çocuğu aşağuya, pen oni iyi tutayrum, zira pen Rizesporun kalecisiyum", der. Kadın artık ne yapsın, hiç olmazsa çocuğum kurtulsun maksadıyla sallar bebeği aşağıya. Aşağıda çıt yok; çocuk aşağıya ağır çekimde düşerken fotoğrafçılar günün ve hatta yılın olayını görüntülemek üzere yerlerini almışlar. Temel yine ağır çekimde daha halen havada olan bebeğe doğru koşar, bir sıçrayışta bebeği tam 90'da avuçlarının içine alır, ve yumuşak bir inişle gazetecilerin flaşları arasında yere yuvarlanır. Artık seyircileri yerinde tutmak imkansız; alkışlar, tezahhüratların ardı arkası kesilmezken, Temel millete döner, elini kaldırarak onları selamlar ve bebeği 2 kere yere vurduktan sonra DEGAJINI yapar..

Jean Claude Van Damme

Temel bir gün uçakla Amerikaya gitmiş çok yorgun oldugu için bir otele yerleşmiş ve uyumaya koyulmuş. Fakat tam uyuyacakmış ki yandaki daireden müthiş bir gürültü ve müzik sesleri gelmiş. Temel dayanamamış, duvarı yumruklayıp: - "Kimsin ulan! Uyumaya çalışıyoruz, bu ne gürültü", diye bağırmış. Karşı daireden tek ses: - "Jean Claude Van Damme!" Temel yine bağırmış: - "Gelirsem dördünüzünde bacaklarını kırarım!"

Kim o?

Temel ile Dursun, NASA tarafindan araştırmalar yapmak üzere aya gönderilmiş. Aya indiklerinde Dursun Temel'e: - "Temel sen mekikte kal, ben biraz ayda dolaşıp etrafı kontrol edeyim", demiş ve dışarı çıkmış. Yarım saat kadar dolaştıktan sonra geri gelmiş. Bakmış uzay mekiğinin kapısı kapalı. Başlamış kapıyı çalmaya. Temel içerden bağırmış: - "Kim o?"

Mumla zor

Temel, cezaevinde elektrikli sandalye görevlisi. Mahkumun birini getiriyorlar. Temel adamı sandalyeye oturtuyor, bir güzel bağlıyor, tam elektriği verecek, tak! elektrikler gidiyor. Biraz sonra içerden mahkumun müthiş bağırma sesleri geliyor. Yaklaşık 15-20 dakika adam içerde bağırıyor ve derken sesi kesiliyor. Temel dışarı çıkıyor, arkadaşları soruyor: - "Nasıl geçti, ne yaptın?" - "Tam adama elektrik veriyordum ki cereyanlar kesildi." - "Peki adam niye o kadar bağırdı?" - "Ne yapayım bu işler mumla çok zor oluyor."

Mektup

Sevgili oğlum Temel, Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için bu mektubu yavaş yavaş yazıyorum. Artık, senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz. Baban bir gazetede, insanların başına genellikle evlerinin 2 km. civarındaki bölgelerde kaza geldiğini okumuş; o yüzden taşındık. Sana yeni adresi veremiyorum çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye kapı numarasını söküp götürmüşler. Bu evde garip bir çamaşır makinası var. Geçen gün içine 4 gömlek koydum, çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha o gömlekleri görmedim. Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdi. İlki 3 gün sürdü; ikincisi ise 4 gün. Benden istediğin yeleği postaya verdim, ancak halan, o koca düğmelerle paketin çok ağır olacağını söyledi; o yüzden düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk. Orada bulabilirsin. Sevgiler, annen (Safinaz) NOT: Sana biraz da para gönderecektim ama zarfi bir kere yapıştırmış bulundum.

Derdini anlatabildi mi?

Temel'le Dursun kahvenin önünde oturuyorlarmış. Bir turist gelerek Temel'e İngilizce yol sormuş. Temel'de ses yok. Turist bu defa Almanca sormuş, Temel'de yine ses yok. Turist bu defa Fransızca konuşmuş. Yine ses yok. İspanyolca, yine ses yok. Turist kızmış bağırıp çağırdıktan sonra çekip gitmiş. Bunun üzerine Dursun Temel'e: - "Bağa bak demiş bizim bir lisan öğrenmemizin zamanı geldi galiba?", demiş. Temel Dursun'a dönerek: - "Boşver", demiş "adam 7 lisan biliyor. Bir derdini anlatabildi mi?"

Kulaklığı çıkar

Temel bir gün berbere gider. Kulağındaki kulaklıkla berber koltuğuna oturur. Berber: - "Kulaklığınızı çıkarır mısın?", der. Temel: - "Çıkarmam", der. Berber Temel'i traş etmeye başlar. Ama kulaklıkla traş yapmak zordur. Temel'e bir kere daha: - "Kulaklığınızı çıkarabilir misiniz?" der. Temel, sert bir yanıtla: - "Hayır!" der. Berber içinden, "ben sana yapacağımı bilirim" der. Temel'in kulaklığını habersizce çekiverir. Temel koltuğa yığılıp kalır ve ölür. Berber: "Nedir bu kulaklığın özelliği" der, kulaklığı kulağına takar. Kulaklıktan şu sesler gelir: - "Nefes al, nefes ver! Nefes al, nefes ver!..."

Uzaklaştık

Temel ile Dursun bir gün ava gitmişler. İri bir geyik avlayıp geri dönerlerken çok ağır olan geyiği birer boynuzundan beraberce tutarak köylerine doğru yola koyulmuşlar. Köye beşyüz metre kala köyün yaşlılarından biri ile karşılaşmışlar. Adam geyiği görüp Temel ile Dursun'u tebrik ettikten sonra geyiği böyle taşımaları halinde etinin sertleşeceğini söyleyerek kuyruğundan çekerek taşımalarını önermiş. Temel ile Dursun da kuyruğundan çekerek taşımaya başlamışlar. Bir süre sonra çok yorulmuşlar ve Dursun Temel'e dönüp : - "Ula Temel biz yine eskisi gibi taşısak iyi olur. Baksana köyden epeyce uzaklaştık..."

Öksürüyorum

Temel dahiliyeciye gitmiş. Doktor ona neyinin olduğunu sormuş. - "Öksurayrum", demiş Temel. - "Ne zamanlar öksürüyorsun?" - "Tuvalette oturuyurken kapiyu tiklattiklari zaman", demiş Temel...

Oh oh

Temel yıllarca çalıştıktan sonra kendi işini kurup başarılı bir işadamı olmuş. Bir iş gezisi için Mısır'a gittiğinde, işlerini bitirdikten sonra turistik takılmaya karar vermiş. Yolun kenarında deve kiralayan bir adam görmüş. Kendi kendine: - "Buraya kadar gelmişken deveye binmeden gitmek olmaz", demiş ve bir deve kiralamış. - "Hemşerim, bu hayvan nasıl gider, ne deyince durur?" diye adama sormuş. Adam da: - "'Oh' deyince gider, 'oh oh oh' dersen hızlı gider, 'amin' dersen durur", demiş. Temel binmiş deveye, oh demiş, gerçekten de deve yürümeye başlamış. Temel'in hoşuna gitmiş. "Oh oh oh", demiş, deve hızlanmış. Temel iyice keyiflenmiş. "Oh oh oh oh oh oh oh", diye diye deveyi iyice hızlandırmış. Temel Mısır'ın güzelliklerini seyre dalmış. Ancak bir anda ileride bir uçurum olduğunu farketmiş; deve son hız uçuruma doğru koşturmakta... - "Ulan, ne deyince duruyordu bu hayvan?" diye kendi kendine düşünmüş. Aklına gelen şeyleri teker teker söylemiş ama nafile. Deve bir türlü durmamış. En sonunda Temel bildiği bütün duaları etmiş ve 'Amin' demiş. Deve, uçurumdan düşmelerine ramak kala zıpkın gibi durmuş. Temel de bunun üzerine derin bir 'Oh' çekmiş...

Nobum

İdris methini çok duyduğu için Afrika'ya safariye gitmiş. Ufak ufak avlanmaya başlamışlar. Akşam safariye çıkanlar konuşuyormuş. "İşte, ben bir aslan vurdum, ben iki kaplan vurdum..." Bizimkine sıra gelmiş: - "Pen içi tane nobum furdum." Safariciler, herhalde bir şey vuramadı, kafadan atıyor, diye geçiştirmişler. Ertesi gün av dönüşü yine şunu vurdum, bunu vurdum diye konuşulurken İdris yine döktürmüş: - "Pen içi tane daha nobum furdum." Avcılar, bu adam yine atıyor diye düşünmüşler. Daha ertesi gün sıra bizimkine geldiğinde yine; - "Peş nobum daha furdum", deyince dayanamamışlar. - "Yahu kardeşim nasıl bir şeydir şu nobum?" - "Valla, pen elimde tüfek ile dolaşayrum. Çalularun arasundan "Noo buumm, noo buumm" diye kara kara pi şeyler pağura pağura çıkayı, pen de furayrum..."

Paraşüt

Temel'in bir paraşütçü dükkanı varmış. Adamın biri bir paraşüt almış, biraz pazarlık yapıp parasını vermiş ve paraşütün özelliklerini sormuş. Temel de teker teker anlatmış. Adam en son çıkarken "peki bu açılmazsa ne yapmak gerekir?" demiş. Temel de:- "Açilmazsa hemen keri keturun oni" der..

Olursa olsun

Temel ile Dursun ilk defa İstanbul'a gelmişler.. Bir sokaktan geçerken kadının biri onlara "araba mı park eder misiniz?" diye sormuş. Onlar da "bizimle birer kere birlikte olursan ederiz", demişler. Kadın "tamam" demiş, kadının evine gitmişler. Kadın cebinden iki prezervatif çıkararak "biz bunları çocuğumuz olmasın diye takıyoruz, alın siz de takın" demiş. Temel'le Dursun "tamam" demişler. Aradan aylar geçtikten sonra Temel ile Dursun tarlada çalışırken, Dursun Temel'e: - "ula ben bu şeyden sıkıldım, o kadının da çocuğu olursa olsun; artık bunu çıkarıyorum ben", demiş.

Senet

Temel yolda yürürken bir senet bulmuş. Bakmış senedin son günü. Ne yapacağım diye kara kara düşünmeye başlamış. Sonra gitmiş borç toplayıp senedi yatırmış, rahat bir nefes almış. Aynı şekilde bir gün yürürken yine yerde bir senet görmüş, almış bakmış. Yine senedin son günü. Ama bu ödenecek gibi değil, çok fazla miktarda. Temel hemen sahte pasaport çıkartıp yurt dışına kaçmış..

Pireler

Temel biyologtur. Pireler üzerine bir araştırma yapmaktadır. Yaptığı deneylerin sonuçlarını da sürekli olarak not almaktadır. Pirenin dört bacağından birini koparır ve pireye "atla" der; pire atlar, "zıpla" der; pire zıplar. Temel notunu alır: "Üç bacaklı pire hopluyor ve zıplıyor." Pirenin bir bacağını daha koparır. Aynı şeyleri sorar ve yazar: "iki bacaklı pire hem hopluyor hem zıplıyor." Üçüncü bacağı da koparır aynı şeyleri sorar ve yazar: "tek bacağı olan pire oynuyor ve zıplıyor." Dördüncü bacağını da koparır ve yine aynı soruları sorar. Pire hoplamaz ve zıplamaz. Temel notunu alır: "Dört bacağı koparılan pirenin kulakları duymuyor..."

İçki isteyen laz

Temel otelin birinin odasında kara kara düşünüyor.. 'Ulan' diyor, "Ben aşağıdan içki isterken laz olduğum anlaşılır mı acaba?" Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor. "Bana bir fvisku.. yok böyle anlarlar".. "Bana bir rakı, yok" diyor "böyle de anlarlar". "Bana bir bira.. tamam" diyor "böyle iyi.. anlamazlar". Ve aşağıya iniyor. Masaya dirseklerini dayıyor ve sesleniyor: - "Barmen bana bir bira". Barmen Temel'i biraz süzdükten sonra soruyor: - "Birader sen laz mısın?" Temel: "uuuy nasil anladın" diyor: - "Burası resepsiyon bar karşıda.."

Çin'e savaş

Bizim Rizeliler Çinlilere savaş açmaya karar vermişler. Bunu Çinlilere de bir mesajla iletmişler. Çinliler açmışlar haritayı Rize'yi aramaya başlamışlar. Bir de bakmışlar Karadenizin kıyısında küçük bir Türk şehri. "Bunlardan bize zarar gelmez" deyip savaşı kabul etmişler. Bunun üzerine Rize'de yaşlılar heyeti ne yapacaklarına karar vermek için toplanmış. Bu arada halk da sonucu bekliyormuş. Toplantı uzadıkça uzamış... Sonunda gençlerden biri dayanamamış, toplantı yapılan yere dalmış ve: - "Ne o korkay misunuz?" demiş. Yaşlılardan biri de: - "Korkmayruz ama o kadar insani nereye gömeceğimizi düşüneyruz", demiş.

5 kişilik

Temel tabanca almak için silahçı dükkanına girer ve sorar: - "Bana bir tabanca lazım." Dükkancı sorar: - "Peki, nasıl bişey istersun?" - "5 kişilik olsun.."

Şoförsüz gidiyor

Temel ile Dursun iki katlı otobüsle seyahat ediyordu. Üst kattaki Temel bir ara cep telefonunu çıkardı ve alt kattaki Dursun'u aradı: - "Tursun, orada durum nasıl?" - "Hüç... Bizim şoför uyumuş, otobüs öylece gidiyor." Temel: - "O da bir şey mi? Bizim katta hiç şoför yok. Otobüs şoförsüz gidiyor."

Teyzemde kalırım

Temel, İstanbul'da yeni kiraladığı evini emlakçıyla son kez gezerken; emlakçı Temel'e: - "Evinizin bir tek kötü tarafı var o da tren yolunun yanında olması", diyor ve arkasından ekliyor: - "ama o da sorun değil insan birkaç hafta sonra alışıyor." Temel cevap veriyor: - "Sorun değil.. O birkaç haftada da gidip teyzemde kalırım."

Isıt da..

Temel bir gün kahveye gitmiş: - "Selamün aleyküm usta.. Soğuk çayın var mı?" Adam: - "Yok", deyince Temel: - "Sağol usta.. Allah'a emanet ol", demiş ve gitmiş. Ertesi gün Temel yine aynı kahveye gitmiş ve ustaya: - "Usta soğuk çayın var mı?" demiş. Adam yine: - "Yok", demiş ve Temel yine kahveden ayrılmış. Bir sonraki gün yine aynı hadise tekrarlanmış. Kahve sahibi de "bu adam nasıl olsa bir daha gelir, ben buna soğuk bir çay hazırlayayım", demiş ve hazırlayıp Temel'i beklemeye başlamış. Temel adamın düşündüğü gibi yine gelmiş: - "Usta soğuk çayın var mı?" demiş. Adam da büyük bir iştahla: - "Evet var", demiş. Temel de bunun üstüne: - "O zaman ısıt da içelim", demiş.

Tüp geçit

İstanbul'a tüp geçit yapılması için ihale açılmış.. Amerika, Japonya vs. hepsi teklif vermiş, 10 milyar, 20 milyar dolarlar... Bizim Temel'le Dursun ise 10 bin dolarlık bir teklif getirmişler.. Komisyon gitmiş Trabzon'a; Temel'le Dursun'u görmeye.. Demişler ki, "ihaleyi size vereceğiz, anlatın bakalım projenizi?" Temel başlamış anlatmaya... - "Ben gidicem Anadolu yakasına başlıycam denizin altından kazmaya, İdris de gidecek Avrupa yakasından kazacak. Denizin altında ortada buluşucaz." Yetkililer sormuş: - "Peki ya hiç buluşamazsanız ne olcak?" İdris de bu sefer atılmış: - "O zaman bir tüp geçit fiyatına iki tüp geçit yaptırmış olacaksınız..."

Üç kişi

Temel Amerika'da trafik polisidir. Bisikletle yol trafiğini ihlal eden bir papazı durdurur: - "Dur, ceza yazacağım." - "Ceza mı? Yazamazsın." - "Haçan nedenmiş o?" Papaz gülerek cevap vermiş: - "Benim sağ kolumda İsa, sol kolumda Meryem var." Temel hemen atılarak: - "Uy da, yazacuğum. Bisiklete üç kişi bineysun!.."

Trabzon'a da gider

Temel uçakla Trabzon'a gidecekmiş. Oturmuş bir yere rastgele. Asıl yer sahibi gelmiş: - "Beyfendi burası benim yerim kalkar mısınız?" - "Hayır." - "Beyfendi burası benim yerim kalkın." - "Hayır." Yer sahibi gider hostese başvurur. - "Beyfendi burası sizin yeriniz değil, kalkar mısınız lütfen?" - "Kalkmam." Hostes çare bulamayınca kaptana başvurur. Kaptan, Temel'in kulağına bir şey fısıldar ve Temel kalkar, arka tarafa oturur. Herkes hayret etmiş durumdadır, "biz bu kadar uğraştık kalkmadı acaba kaptan nasıl kaldırdı bunu" diye. Dayanamıyorlar, Kaptan'a soruyorlar: - "Dedim ki burası Trabzon'a gitmez.."

Gece buradayız

İki Karadenizli uçağa binmiş. Uçak havalandıktan sonra uçağın motorlarından biri bozulmuş. Pilot anons etmiş: - "Uçağımızın bir motoru bozulmuştur. Telaşa gerek yoktur". Aradan çok geçmeden ikinci motor da bozulmuş. Pilot anons etmiş: - "Uçağın ikinci motoru da bozuldu....". Temel Dursun'a dönmüş: - "Tursun desene geceyi burda geçireceğiz."

Motorlu testere

Trabzon'da bir grup laz çok ağaç kesebilmek için Amerika'dan motorlu testere getirtmeye karar vermişler. Gerekli bağlantılar kurulduktan sonra para ödenmiş ve birkaç tane elektrikli testere alınmış. Garanti kağıdında da günde en az 500 tane ağaç keseceği belirtiliyormuş. Her neyse, bizimkiler koyulmuşlar işe. Akşam olduğunda en fazla ağaç kesen Temel'miş ve sadece 50 tane ağaç kesmiş. Doğal olarak herkes şaşırmış. Bir sonraki gün Temel zorlayarak sayıyı 100'e çıkarmış. Daha sonraki gün akşam Temel yerinden kalkamaz hale gelmiş ama sadece 150 tane ağaç kesebilmiş. Artık bizimkiler Amerika'dan bir yetkili çağırmaya karar vermişler. Yetkili gelmiş ve birlikte ormana gitmişler. Amerikalı motorun ipini çekip çalıştırmış ve çıkan ses üzerine bizimkiler hep bir ağızdan: - "Uyy o ne daa?"

Geri getir

Temel'in bindiği gemi batmış.. Bir Fransız ve bir Alman ile bir adada yalnız kalmışlar. Her gün deniz kenarından tuttukları balıklari yiyerek yaşamaya çalışıyorlarmış. Aradan aylar yıllar geçmiş. Bir gün yine deniz kenarında avlanırken oltaya bir şişe takılmış. Şişeyi dışarı çıkarırlar. Bir de bakarlar ki şişenin içinde bir cin. Binbir zahmetle şişenin ağzındaki mantar tıpayı çıkarırlar. Cin, "sizlere çok teşekkür ederim yüzlerce yıldır bu şişenin içine hapsolmuştum. Dileyin benden ne dilerseniz" diyerek borcunu ödemek ister... Bunu duyunca biraz şaşırırlar.. Alman çok fazla beklemeden, "beni çabuk vatanıma gönder" der. Cinin elinin bir hareketi ile Alman ortadan kaybolur. Bunu gören Fransız, "beni de, beni de vatanıma gönder" der, cin elini bir daha hareket ettirir Fransız da kaybolur. Cin Temel'e bakar, "sen de son dileğini söyle de ben de vatanıma gideyim artık" der. Temel biraz düşünür ve dileğini söyler: - "Özledim ha o uşaklari, geri getir onlari.."

İki tüp geçit

İstanbul'a tüp geçit yapılması için ihale açılmış.. Amerika, Japonya vs. hepsi teklif vermiş, 10 milyar, 20 milyar dolarlar... Bizim Temel'le Dursun ise 10 bin dolarlık bir teklif getirmişler.. Komisyon gitmiş Trabzon'a; Temel'le Dursun'u görmeye.. Demişler ki, "ihaleyi size vereceğiz, anlatın bakalım projenizi?" Temel başlamış anlatmaya... - "Ben gidicem Anadolu yakasına başlıycam denizin altından kazmaya, İdris de gidecek Avrupa yakasından kazacak. Denizin altında ortada buluşucaz." Yetkililer sormuş: - "Peki ya hiç buluşamazsanız ne olcak?" İdris de bu sefer atılmış: - "O zaman bir tüp geçit fiyatına iki tüp geçit yaptırmış olacaksınız..."

Elektrikli testere

Trabzon'da bir grup laz çok ağaç kesebilmek için Amerika'dan motorlu testere getirtmeye karar vermişler. Gerekli bağlantılar kurulduktan sonra para ödenmiş ve birkaç tane elektrikli testere alınmış. Garanti kağıdında da günde en az 500 tane ağaç keseceği belirtiliyormuş. Her neyse, bizimkiler koyulmuşlar işe. Akşam olduğunda en fazla ağaç kesen Temel'miş ve sadece 50 tane ağaç kesmiş. Doğal olarak herkes şaşırmış. Bir sonraki gün Temel zorlayarak sayıyı 100'e çıkarmış. Daha sonraki gün akşam Temel yerinden kalkamaz hale gelmiş ama sadece 150 tane ağaç kesebilmiş. Artık bizimkiler Amerika'dan bir yetkili çağırmaya karar vermişler. Yetkili gelmiş ve birlikte ormana gitmişler. Amerikalı motorun ipini çekip çalıştırmış ve çıkan ses üzerine bizimkiler hep bir ağızdan: - "Uyy o ne daa?"

Trabzon'a gitmez

Temel uçakla Trabzon'a gidecekmiş. Oturmuş bir yere rastgele. Asıl yer sahibi gelmiş: - "Beyfendi burası benim yerim kalkar mısınız?" - "Hayır." - "Beyfendi burası benim yerim kalkın." - "Hayır." Yer sahibi gider hostese başvurur. - "Beyfendi burası sizin yeriniz değil, kalkar mısınız lütfen?" - "Kalkmam." Hostes çare bulamayınca kaptana başvurur. Kaptan, Temel'in kulağına bir şey fısıldar ve Temel kalkar, arka tarafa oturur. Herkes hayret etmiş durumdadır, "biz bu kadar uğraştık kalkmadı acaba kaptan nasıl kaldırdı bunu" diye. Dayanamazlar, Kaptan'a sorarlar, Kaptan da cevap verir: - "Dedim ki burası Trabzon'a gitmez.."

Geceyi burda geçireceğiz

İki Karadenizli uçağa binmiş. Uçak havalandıktan sonra uçağın motorlarından biri bozulmuş. Pilot anons etmiş: - "Uçağımızın bir motoru bozulmuştur. Telaşa gerek yoktur". Aradan çok geçmeden ikinci motor da bozulmuş. Pilot anons etmiş: - "Uçağın ikinci motoru da bozuldu....". Temel Dursun'a dönmüş: - "Tursun desene geceyi burda geçireceğiz."

Laz vampir

İngiliz vampir, Fransız vampir, bir de Laz Vampir gecenin kör karanlığında uçmaktalardı. Çok acıktığını sezinleyen İngiliz vampir pike yaptı ve aşağı doğru süzüldü. Birkaç dakika sonra ağzı kan içinde geri döndü. - "Aşağıda bir ağıl vardı. 20-30 ineğin kanını emdim, enfesti." Bir süre sonra Fransız vampir de pike yaparak aşağı süzüldü. Geri döndüğünde ağzı yüzü kan içindeydi. İngiliz'e bakarak: - "Hani senin az önce girdiğin ağıl vardı ya..." - "Evet?" - "Onun yanında bir ahır vardı, gördün mü?" - "Evet gördüm." - "İşte orada en azından 40 tane atın kanını emdim. Enfesti." Bu konuşmalar sonucunda tabii Laz vampirin de karnı acıkmıştı. O da pike yaptı, süzüüm süzüm süzüldü. Aradan 5 dakika geçti, Laz vampir her yeri kan içinde geldi... Onun bu hali diğerlerinin, müthiş bir ziyafet çektiğini düşünmelerine neden oldu. Tabii oldukça meraklanmıştı İngiliz ve Fransız vampirler... - "Eee? Nasıldı?" - "Ula uşaklar, haçan aşaguda pir ağıl vardı daa, gördinuz mu?" - "Eveet, gördük." - "Haçan onun yanında da pir ahur vardı daa, oni da gördinuz mu?" - "Eveet, gördük." - "Haçan o ahurun yanında da pir elektruk direğu vardı daa, oni da gördinuz mu?" - "Eveet, gördük." - "Haçan pen oni görmedum daa.."

Ütü

Temel, iki kulağı da yanık vaziyette hastaneye getirilmiş. Doktor bu duruma şaşırıp sormuş: - "Nasıl oldu bu?" - "Ütü yaparken telefon çaldı." - "Peki diğer kulağın nasıl yandı?" - "O da ambulans çağırırken!"

Yunus balığı

Temel ölmüş. Öteki dünyada görevliler listeye bakmış ve Temel'e: - "Ya, senin adın listede yok sen bugün ölmeyecektin yanlışlıkla ölmüşsün. Seni tekrar dünyaya göndereceğiz. Ama kurallara gore insan olarak gönderilemezsin. Ancak istediğin bir hayvan olarak dünyaya gönderileceksin. Ne olmak istersin?" Temel biraz düşündükten sonra: - "Yunus balığı olayım", demiş. Ve anında yunus balığı olarak dünyaya ışınlanmış. Aradan 3 dakika geçmeden Temel tekrar öteki dünyaya dönmüş. Görevli sormuş: - "Ne oldu ya? Biz seni şimdi gönderdik niye geldin?" Temel masum bir şekilde cevaplamış: - "Yüzme bilmiyordum, boğuldum!"

O Afrika'da ben burda

Temel bir gün dertli dertli içiyormuş meyhanede. - "Ne bu hal", demiş Dursun. - "Boşver" demiş Temel de. Dursun ısrar etmiş "biz arkadaş değil miyiz?" diyerek. Temel dayanamamış: - "Ama kimseye anlatma.. Hani ben bir zaman Afrika'ya gitmiştim ayı avlamaya?" - "Hatırladım bayağı da dönmemiştin" demiş Dursun... - "Günler sonra buldum en sonunda avlayacak bir ayı ama tam ateş edecekken tüfek bozuldu. Ben de kaçarken uçurumdan aşağı düştüm." - "Eeeee" demiş Dursun "Sonra..." - "Her tarafım kan revan içinde, komaya girmişim. Sonra ayı beni yuvasına götürdü. Yaralarımı yaladı, balla, sütle besledi beni, iyileştikten sonra da bana tecavüz etti aylarca" demiş. - "Buna mı üzülüyorsun, takma kafanı yaa bak bu kadar zaman geçti. Çoluk çocuğa karıştın, mutlu bir hayatın var" demiş Durmuş. Temel: - "Bu da hayat mı be birader... O Afrika'da ben burda.."

Vejeteryan

Temel vejeteryan olmuş. Kurban bayramında ağaç kesmiş.

İlk tecrübe

Temel ilk cinsel tecrübesini 50 yaşında yaşamış. Tabii heyecana dayanamayıp Hakkın rahmetine kavuşmuş. Yüzündeki gülümseme 3 günde geçebilmiş. Tabutu kapatmaları da 3 hafta sürmüş.

Doktora veriyor

Temel'in karısı Fadime köydeki doktor ile işi pişirmişler. Bu durum köydeki herkesin dilinde, yalnız Temel bilmiyor. Kimse de korkudan Temel'e durumu açıklayamıyor. Köylü durumu Temel'e nasıl anlatırız diye kara kara düşünürken Tursun "merak etmeyun uşaklar ben Temel'e söylerum" demiş... Akşam kahveye gitmiş. Temel bir köşede çayını içiyor... Tursun Temel'i görünce yüksek sesle sormuş: - "Ha Temel uşağum, senin Fadime ne zaman profesör oluyor?" Temel: - "Tursun benim karı okumayı yazmayı zor söker. Profesör olmak kim o kim?" - "Ne bileyim" der Tursun; "Köyde herkes Fadime doktora veriyor diyor da..."

Aracı

Temel bara girer ve bir bira ısmarlar. Birayı alıp tuvalete gidip döker ve gelip barmendenden bir bira daha ister. Tekrar tuvalete gider birayla; birayı döker ve geri gelir.. Bir bira daha ister. Tekrar gidip tuvalete döker. Bu böyle bir kaç defa daha sürer. Sonunda barmen dayanamaz ve sorar "beyfendi neden biraları içmeden gidip tuvalete döküyorsunuz?" Temel: - "Ben aracı kullanmayı sevmem de..."

O benimkidir

Temel ve dedesi otele gitmişler. Otelde tek bir yatak boşmuş, dede torun birlikte yatmışlar. Gece yarısı dede Temel'i dürtmüş: - "Temel bana karı bul!" - "Dede sakin ol yat." Biraz sonra dede ikinci defa: - "Temel bana karı bul!" - "Dede sakin ol yat". Dede biraz sonra üçüncü defa: - "Temel bana kar bul!" deyince en sonunda Temel isyan etmiş: - "Dede tuttuğuna güveniyorsan o benimkidir."

Coni

Temel bir kurt köpeği almış ve mükemmel eğitmiş. Adı Coni'ymiş. Coni, Temel'in her söylediğini anlayabiliyormuş. Hatta telefona bile bakabiliyormuş. Temel bir gün evi aramış. Coni açmış telefonu... - "Ula Coni sen musun?" - "HAV" - "Fadime evde mu?" - "HAV" - "Başka kimse var midur?" - "HAV" - "Ula kaç kişi vardur?" - "HAV HAV" - "Ne yapiyiler" - "EHE EHE EHE" - "Ula ne zamandan beri yapiyiler" - "AUUUUUUUUUUUUUU"

Kızılderili Avı

Temel ile Dursun vahşi batıdalar. Yolculukları sırasında bir kasabaya gelirler, bakarlar ki kızılderili kafası getirenelere, kafa başına 100 dolar veriliyor. Hemen çevrede dolanmaya başlarlar. İki tane kızılderiliyi öldürüp, akşama 200 doları alırlar. Tatlı para hoşlarına gider ve ertesi sabah erkenden işe başlamak için kasaba dışında kamp kurarlar. Olayı öğrenen kızılderililer ise, Temel ve Dursun'un kamp kurdukları yeri kuşatırlar. Sabah önce Dursun uyanır, ne görsün; yer gök kızılderili, dik dik onlara bakıyorlar. Sevinçten dört köşe, Temel'e seslenir. - Ula Temel kalk, zengin olduk daa!

Ormanın Güzelliği

Temel ile Dursun bir gün ormanda yürüyorlarmış. Bir ara Dursun, Temel'e seslenmiş: - Temel şu ormanın güzelliğine bak! Temel sinirli: - Ağaçlardan bir şey gözükmüyor daa!

Kronoloji

Temel'e öğretmeni sormuş: -Söyle bakalım, 1881`de ne oldu? -Atatürk doğdu öğretmenim. -Peki, 1920`de ne oldu? -Atatürk 39 yaşına bastı öğretmenim!

Balkondan Sarkma

Temel ile Dursun balkondan sarkma yarışması yapıyorlarmış. Yarışı rahmetli Temel kazanmış.

Urgan getirin

Yangın çıkmıştır. Üst katta kalan adamı kurtarmanın olanağı yoktur, o sırada Temel olay yerine gelir, şöyle bir bakınır: "Uzun bir urgan ceturun baa", der, "Kurtaracağim oni..." Urgan gelir, Temel düğümleyip yukarıdaki adama atarken seslenir: "Beline sıkı sıkı bağlayasun bu urgani!" Adam ipi bağlar, Temel vargücüyle çeker. Adam düşer, oracıkta can verir. İnsanlar şokta: "Ne yaptın yahu sen?" derler, Temel cevaplar: "Bir kere adamun birinu pöyle iple kurtarmıştum. Amma damda miydu, kuyuda mu? İşte bunu akluma cetüremeydum."

Yassı tavuk

Karadeniz'e yolu düşen bir adam, arabasıyla yanlışlıkla bir tavuğu ezmiş. Sahibini bulur da parasını veririm en azından diye düşünerek, elindeki tavukla köy kahvesine girmiş, "Ağalar!" demiş, "bu tavuğun sahibini arıyorum. Bizimkiler, bir tavuğa bakmışlar, bir adama:-"Yanlış geldin hemşerim, bizim köyde yassı tavuk olmaz!"

Balık avı

Temel ile Dursun balığa çıkacaklarmış, konuşuyorlarmış: -"Ha dün balik avladiğimuz yeri işaretledin mu da?" -"Kayığa işaret koymiştum1" -"Aptal' Ya bugün baliğa başka kayikla çıkar isek?"

Rusça Kursu

Fadime Rusça kursuna gitmeye başlamış; nedenini sormuşlar: -"Ha pir Rus evlatluk alduk, büyüyünce ne dediğinu anlamak için daa!"

Trafik kazası

Temel ile Dursun kaza yaparlar. Ancak olaya bakın ki arabalar sapasağlamdır, fakat Temel ve Dursun'un ağzı burnu dağılmıştır. Olay yerine gelen polis ekibine, yaşça daha büyük olan Temel açıklama yapmaya başlar:-"Memur Bey, kaza esnasinda hava sisli oldiğundan, pencereden kafami çikarmiş öyle gideydum; meğer arkadaş da ayni şekilde geleymuş."

Rica etmek

Temel fırıncı. Bir beyefendi geliyor:-"Bir ekmek rica edecektim." Temel cevaplıyor:-"Parasinu vereceğ misun daa?" Adam şaşırıyor:-"Elbette?" -"Haçan madem ki parasinu vereceğsin, ne diye rica ediysun?"

Fadime'nin huyu

Temel, arkadaşı Dursun'la konuşmakta karısı Fadime'den yakınmaktadır:-"Sorma Tursun, Fadime'nin çok kötü bir huyu var daa. Her gece 3'ten 4'ten önce uyumi." -"Neden ki daa? Peki o saate kadar ne yapayi?" -"Penum eve gelmemi bekliy."

Yiyesun diye getirdik

Temel'in garson olarak çalıştığı lokantaya gelen bir müşteri; önüne gelen kızarmış tavuktan memnun kalmaz. Temel'i çağırır ve azarlamaya başlar:-"Bu ne rezalet! Bana getirdiğiniz tavuğun bir bacağı diğerinden kısa!" Temel bu, hemen verir adama ağzının payını:-"Biz o tavuğu sana yiyesun diye verduk daa, dans edesun diye değil!"

Cephanelik nöbeti

Temel askerdedir, komutanı sorar:-"Söyle bakalım oğlum, cephaneliğin önünde nöbet tutuyorsun, birden cephanelik havaya uçtu, ne yaparsın?" -"Herkesu haberdar etmek içun havaya bir el ateş ederum komitanum!"

Karın nasıl?

Uzun zamandır görüşmeyen Temel ile İdris, Trabzon'da bir araya gelirler; sohbet etmeye başlarlar: -"Nasulsun uşağum?" -"İyiyum daa." -"Çocuklar nasuldur daa?" -"Onlar da çok çok iyudur." -"Ha karin nasildur?" der demez, Temel, İdris'in karısının önceki yıl vefat ettiğini hatırlar, ve hemen şöyle der: -"Yani hala ayni mezarda mi yatayi?"

Ameliyat parası

Temel'in maddi açıdan sıkışık olduğu bir dönemde, karısı Fadime'nin bademcik ameliyatı olması gerekir. Operasyon yapılır, Fadime taburcu olabilecek kadar iyileşir. Hastaneden ayrılırlarken, Fadime ile ilgilenen doktor, Temel'e bazı tavsiyelerde bulunur ve ekler:-"Aslında bu ameliyat daha çocukken yapılmalıymış..." Ameliyat parasını zaten zar zor arkadaşlarından toparlamış olan Temel, bunun üzerine patlar:-"Faturayi kayinbabama gönderun da o ödesun o zaman daa!"

Girmek yasaktur

Temel polistir. Bir gün çok önemli bir hırsızın izine rastlanır ve komiser, Temel'i, hırsızın bulunduğu binaya gönderir. Birkaç saat sonra, Temel elleri boş karakola geri döner ve amirine rapor vermek üzere yanına gider:-"Eh be Temel! Nasıl kaçırırsın elinden adamı! Tam 8 aydır peşindeyiz, tam da kıstırmıştık... Nasıl kaçtı elinden anlat bakalım..." -"Valla komiserum... Ben adami 5. katta kisturdum. Merdivenlerden inerek kaçmaya başladu. Ben de arkasindan koştum. Sonra zemin katta hırsız birden "Girmek yasaktur" yazan bir kapiya girdi, ben de yasak diye giremedum komiserum..."

Laz atlet

Karadenizli atlet, kamp yapmaya Paris'e gider. Avrupa'da Türk atletlerin pek fazla başarısı bulunmadığından, Fransız gazeteciler, merak ederler ve bizimkiyle röportaj yapmaya gelirler:-"Mösyö Dursun, adınızı bugüne kadar pek duymadık. Nasıl mesafelerde koşuyorsunuz?" -"Kisa mesafelerde koşayrum..." -"Kaç metre?" -"100 metre..." -"En iyi dereceniz ne kadar peki?" -"6.7 saniye" -"Tebrikler, ancak dünyanın en iyi atletleri bile 9-10 saniyede koşuyorlar bu mesafeyi. Özel bir tekniğiniz mi var?" -"Var daa... Kesturmeden gideyrum!"

Temel ama Z'siz

Temel mahkemeliktir. Mahkeme günü gelir, Temel hakimin huzuruna çıkar. Hakim sorar:-"Adın?" "Temel, ama başında "Z" yok!" Hakim bunun üzerine gürler:-"Temel'de Z olur mu be adam!" -"Haçan ne kıziysun daa! Ben de "Z" si yok dedum!"

Niye sandalyeyle vurdun?

Temel bir kavga esnasında, kapıştığı adamı komalık etmiştir. Mahkemeye çıkarılır ve hakim sorusunu sorar:-"Söyle bakalım evladım, neden adamcağızın başına sandalya ile vurdun?" -"Ne yapayum hakim peyciğim. Masayi kaltiramadum, pen de santalye ile vurdim..."

Büyük adamlar

Öğretmeni bir gün Temel'e kızar:-"Sen ne sorumsuz adamsın yahu! Aslında belki de memleketinle ilgilidir. Söyle bakalım, sizin oralarda doğmuş büyük adam var mı hiç?" -"Vallahi öğretmenum, pizim orada doğanlar hep bebek olur daa!"

Düşen uçak

Temel ile Dursun bir gün Amerika'ya gitmek üzere uçağa binmişler. Okyanusun üzerindeyken, uçağın motorları bözulmuş. Pilot derhal bir anons yaparak, motorların bozulduğunu; uçağın çok büyük bir ihtimalle düşeceğini söylemiş. Dursun, Temel'e dönmüş:-"Ula Temel, uçak düşüyor? Ne yapacağuz?" -"Düşer düşsün daa. Sanki papanin malidur!"

Yatıya kalmak

Temel bir akrabasına misafirliğe gitmiş, ancak gece ilerleyince; şiddetli bir fırtına ve yağmur başlamış. Bunun üzerine ev halkı, o gece kendi evine gitmemesi ve orada kalması için Temel'i ikna etmişler. Evdekiler geceliklerini giymek üzere odalarına gidip üstlerini değiştirdikten sonra, Temel'i evin içinde bulamamışlar. Banyoydu, balkondu bakınırlarken, kapı çalmış ve sırılsıklam bir halde Temel içeri girmiş. -"Nereyeydun daa, merak ettuk?" demiş evdekiler, Temel cevap vermiş: -"Eve cittum, pijamalarumu aldum daa!"

10 aldum!

Karne günü Temel de her öğrenci gibi karnesini alarak eve gelir ve sevinçle babasına doğru koşar. Babası sorar: -"Notlarin nasul daa?" -"On aldum papaçiğum, on!" Bunun üzerine baba keyifle koltuğuna iyice yerleşir ve gözlüklerini takarak karneyi incelemeye başlar. Ancak notların hepsi 1 ya da 2'dir. Bunun üzerine kızarak Temel'e döner, "haçan nerede 10?" -"İyi de papaçiğum, hepsuni toplarsan 10 ediyi!"

Çift vuruş

Temel amatör futbolcuymuş. Bir resmi maç sırasında, hakem Temel'in takımı lehine bir düdük çalmış ve bağırmış: -"Çift vuruş!" Bunun üzerine Temel arkadaşlarına seslenmiş: -"Kimse celmesun daa, ikisinu da ben atacağum!"

Sınıfta olmalıydın

İlkokul öğrencisi olan Temel bir gün okula vaktinde gelmemiş. Derse geç girmeye çalışınca, öğretmeni Temel'i azarlamış: -"Sabah 8 buçukta sınıfta olmalıydın!" -"Uy da! Yoksa pen yokken önemlu pir şey mi oldi öğretmenum?"

Sen olsan ne yapardın?

Temel askerdedir. Bir sabah talimi esnasında, araziyi gezen bir yüzbaşı, talimde olması gereken Temel'i bir ağacın altında yatarken bulur ve derhal hazırolda sorguya çeker: -"Er, senin işin nedir?" -"İnşaat ustasiyum komitanum!" -"Sen bir işçini inşaatta çalışması gerekirken, böyle kaytarırken yakalasaydın ne yapardın?" -"Bir an önce onu evine yollar, bir daha görmek istemezdum komitanum!"

Muayene

Temel 60'lı yaşlarına doğru kendini kötü hisseder ve bir doktoro görünür. Ayrıntılı bir muayeneden sonra, doktor sonuçları Temel'e açıklar: -"Temel Amca; karnın su topluyor, kaslarında kireçlenme, böbreklerinde kum var. Ayrıca kanındaki demir oranı da hayli yüksek..." Bunları duyan Temel'in yüzüne renk gelir ve haykırır: -"Desene beton cibiyum, daa!"

İngiltere seyahati

Temel bir gün İngiltere seyahatine gider, uzunca bir sürede orada kalır ve Trabzon'a döner. Orada başından geçenleri ballandıra ballandıra anlatmaya başlar. İngilizceyi hiç bilmediği halde bu kadar çok şeyi nasıl yaşadığını merak eden birisi sorar: -"Yahu Temel, sen ingilizce bilmezdin, hiç sıkıntı çekmedin mi orada?" -"Yok yok... Asil sikuntuyu inculuzlar çekti..."

İlk hata

Temel bir yerde işe girmiş. İlk ayın sonunda maaşını almış, ancak maaşını yanlışlıkla 2 katı vermişler. Ertesi ayın sonunda ise, maaşını aldığında 20 milyon lira kadar bir eksik olduğunu görmüş ve hemen muhasebeye koşmuş: -"Maaşimu eksuk vermişsinuz!" Bunun üzerine, muhasebedeki görevliler kayıtları incelemişler ve önceki ay 2 kat, bu ayda 20 milyon lira eksik maaş verdiklerini görmüşler ve Temel'e çıkışmışlar: -"Eksik olunca geldin de, bak, ilk ay da fazla almışsın. O zaman neden gelmedin?" -"Pen ilk hatalari affederum daa!"

Sınıfın otuzbeşincisi

Temel ilkokul öğrencisidir. Öğretmeni bir gün babasını okula çağırır ve Temel hakkında biraz konuşurlar. O gecesi babası Temel'i karşısına alır ve konuşmaya başlar: -"Bıktım yahu senin şu sorumsuzluğundan! Yine sınıfın otuzbeşincisi olmuşsun! Hiç mi sıkılmıyor musun oğlum?" -"Aman pe papaçiğum, üzildiğun şeye pak... Ya sinuf kırkpeş kişu olsaydi!"

14 aslan

Temel Afrika gezisine gider. Döndükten sonra, arkadaşlarına sık sık oradaki maceralarını anlatmaya başlar. Yine bir gün anlatırken, "bir keresinde de karşıma tam 14 aslan çıktı. Önce bir heyecanlandıysam da, sonra bir ağacı siper alıp, hepsini teker teker vurdum..." der. Bunun üzerine, oradaki gençlerden biri, Temel'in sözünü böler: -"Ya Temel Amca, sen daha geçen gün 8 aslan dememiş miydin?" Temel cevap verir: -"Öyle de uşağum, korkmayasınız diye alıştıra alıştıra söylüyorum..."

Hayat tecrübesi

Temel'in yaşadıklarından öğrendiği: "İnsanlar da tipku baliklar gibidur. İkisu da ağızlarini açinca başlarini belaya sokarlar..."

Son arzu

Temel idam sehpasına çıkar. İdamı gerçekleştirecek memurların hemen hepsinde bir burukluk, nedense içleri rahat etmiyor. Biri gidip Temel'e sorar, "Son bir arzun var mı?" -"Mantar yiyeceğum!" -"Bu ne biçim arzu Temel?" -"Haçan zehirlitur diye diye bağa küçikken mantar yedurmediler, şimdi ağuz tadiyla bir mantar yiyeceğum!"

Aslan kafesi

Temel hayvanat bahçesine gitmiş. Bakım nedeniyle kapısı açık olan kafeslerden birine girivermiş. Bakıcılar arkasından panik halinde bağırmışlar: -"Hemşerim, nereye gidiyorsun yahu! Orası aslan kafesi!" Temel hiç telaşlanmadan dışarı çıkmış ve bakıcıları haşlamış: -"Ne pağiraysun? Sanki aslaninuzu yeduk daa!"

Temel banyoda

Temel'in yaşı küçüktür, annesi bir leğende su ısıtır, banyoya başlayacaklardır. Temel birden şampuanı alır, saçını ıslatmadan kafasına döker ve ovalamaya başlar. Annesi şaşırır: -"Uşağum kafana su dökmeyeceğ musun?" -"Yok anaciğum, bu şampuan kuru saçlar içundur!"

Romanlar

Temel bir kitapçıya girmiş, tezgahtara romanların ne tarafta olduğunu sormuş, kızcağız da daha iyi bir cevap verebilmek için ona sormuş: -"Efendim ağır bir parça mı olsun, hafif mi?" -"Farketmez daa... Nasul olsa arapam dişaridadur..."

Böcek ilacı

Temel kötü olur ve hastaneye kaldırılır. Yapılan tetkikler sonucu, bir kutudan fazla haşere ilacı içmiş olduğu ortaya çıkar. Birkaç gün komada kaldıktan sonra kendine gelince, doktor sorar: -"Evladım neydi zorun? Niye o kadar böcek ilacı içtin?" -"Uy ben şoförüm daa... Yolda bir tabela gördüm, "içunuzdaki trafik canavarinu öldirun" yazaydi... Ben de öyle yaptum..."

Ne oldu böyle?

Temel oldukça yüksek bir yapıdan yere düşer. Başındaki kalabalığı yararak yanına yaklaşan bir güvenlik görevlisi, Temel'e sorar: -"Hayırdır hemşerim, ne oldu böyle?" Ağzı burnu dağılmış, kan içindeki suratıyla Temel cevap verir: -"Haçan pilmeyrum, pen de daha yenu geldum daa..."

Kökten halletmek

Temel kendisini aldattığı için karısını öldürür. Hakim, neden karısını öldürüp de diğer adamı öldürmediğini sorunca cevap verir: -"Vallahi hakim pey, tüşindum, iki günde pir adam öldüreceğuma, Fadime'yu öldireyum da sorunu kökundan halledeyum dedum..."

Affettum

Temel soyunma odasındayken birden içeri bir genç kız giriveriyor. Temel'i karşısında çırılçıplak görünce hemen arkasını dönüp "afedersiniz, çok afedersiniz" diye bağırıyor. Temel sakin bir sesle konuşuyor: -"Affettum daa, hadi gel yanuma..."

Artık pi şey olmaz

Temel 50 katlı bir inşaatta çalışıyormuş. Bir gün inşaatın 50. katını gezmek istemiş ve kendini tutamayarak, duvar örülmemiş bir kenardan aşağı bakmak istemiş. Dengesini kaybedip hızla yere doğru düşmeye başlamış. Etrafına baktıkça katları sayabildiğini fark etmiş. 40, 30, 20, 10 derken; 2. kata geldiğinde aklından şu düşünce geçmiş: -"Ula geçen televizyonda çociğin piri 2. kattan düşeydi de pi şey olmiydi. Şükürler olsun yarabbi, buraya kadar pi şey olmadan düştuk, pundan sonra zaten pi şey olmaz..."

Sahipsuz zannettum

Temel otomobil hırsızlığı suçlaması ile mahkemeye çıkarılmıştır. Hakim, söyleyecek bir sözü olup olmadığını sorar. -"Haçan pen sahibu yoktur zannetmiş idum hakim pey..." -"Ne alaka yahu? Neden öyle düşündün?" -"Haçan mezarliğun önünde park edulmuş idu..."

Banka kredisi

Temel bankaya genel müdür olmuş, sonra da bir iş gezisi için Rusya'ya gitmiş. Bir lokantada yemek yerken, hoş bir Rus kızı yanına oturmuş. Ancak birbirlerinin dilinden anlamıyorlar, ne yapsınlar, kız çıkarmış kağıt kalemi ve sigara resmi çizmiş. Bizimki hemen sigara ikram etmiş kıza. Şarap resmi çizmiş, hemen bir işaret garson şarabı getirmiş. Kız en sonunda bir ev resmi çizip yanına da 100 dolar yazmış, Temel hemen içinden düşünmüş: -"Vay be bir sigara içtik bir şarap, hemen anladı banka müdürü olduğumu, konut kredisi istiyor..."

Temel ajan

Temel gizli ajanmış, dinlemeye çalıştığı adamların otel odalarındaki saksılara mikrofon koyuyormuş. Bir de bakmış bütün mikrofonlar bozuluyor, sinirlenmiş, bütün saksılara bir not iliştirmiş: -"Sayın oda görevlisi, çiçekleri sulamayın, mikrofonlar paslanıyor. Teşekkürler..."

Bir maaş ikramiye

Temel çok zengin. Çok lüks bir otelde bir gece geçiriyor, ama yediği birşeyler dokununca, odasına girip de tuvalete varamadan altına kaçırıyor. "Bari pencereden atayım da rezil olmayayım" derken, çamaşırı elinden kaçıp tavana yapışıyor. Oda servisini çağırıyor, gelen çocuğa "Onu temizle, kimseye de söyleme, sana benden bir maaşın kadar ikramiye!" Çocuk bir manzaraya bakıyor, bir Temel'e. -"Sen bunu oraya nasıl yaptığını söyle, ben sana iki maaşımı vereyim!"

İlk günden

Dursun daha gençlik yıllarında Amerika'ya yerleşiyor. Çok da iyi paralar kazanıyor, sonra bir gün memleketine gezmeye geliyor. Temel'in de durumunun iyi olmadığını görünce, onu da Amerika'ya gelmeye ikna etmeye çalışıyor: -"Taşı toprağı altın memleketin. Oğlum orada yere düşen paraları toplasan, hayatın yine kurtulur!" Temel de karar veriyor, Amerika'ya gidiyor. Uçaktan inip taksiye giderken, yerde 100 dolar görüyor. Paraya şöyle bir bakıyor: -"Yahu" diyor, "ilk günden de çalışmaya başlamayalım." Parayı almadan gidiyor.

Sinyaller çalışıyor mu?

Temel araba tamircisinde çalışıyormuş. Bir arabanın sinyalleri ile ilgili sorunu varmış, arabayı getirmişler. Ustası Temel'e "git bak bakalım sinyaller çalışıyor mu?" demiş. Temel de oturmuş arabanın koltuğuna kontrole başlamış: -"Çalışi, çalışmayi... Çalışi, çalışmayi... Çalışi, çalışmayi... Çalışi, çalışmayi... Çalışi, çalışmayi..."

Demek beni...

Fadime'yi arkadaşları dolduruşa getirmişler. Her gün, kocası eve her girip çıktığında elbiselerinin üstünde kadın saçı arar olmuş. Birkaç ay böylece geçtikten sonra Fadime en sonunda patlamış: -"Demek beni saçi pile olmayan, kel katinlar ile aldataysin..."

Şemsiye

3 iş arkadaşı, kaldıkları otelde yağmurlu bir havada yangın çıkınca hemen pencereye koşarlar, ama o kadar yüksekten atlamaya cesaret edemezler. Biri "yapacak başka bir şey yok" diyerek, eline geçirdiği bir şemsiyeyi açar, atlar ve paraşüt misali sağ salim yere iner. İkincisi de, biraz aradıktan sonra başka bir şemsiyeyle aynı şeyi yapar. İkisi de yukarda kalan Temel'in ne yapacağına bakmak üzere kafalarını çevirirken, Temel kurşun gibi yanlarına çakılır. Kan revan içindeki Temel, arkadaşlarının kollarında konuşur: -"Pen şemsiye pulamadim, pari tetim yağmurluk ile atlayayim..."

Neden iki tane alaysun?

O gün çekileceğini öğrendiği piyango için iki bilet almış olan İdris, biletleri elinde kahveye girmiş. Temel onu görür görmez haşlamaya başlamış: -"Ula İdris, püyük ikramiye pir tanedir, ne etmeye iki pilet alaysun?"

Yeraltı ahırı

Temel, bahçesi küçük olduğu için, evin altına bir yeraltı ahırı yapmaya karar vermiş. Doğru hesap yapamadığı için kazmış kazmış yan komşunun ahırından çıkmaş. Derhal koşarak Fadime'nin yanına gitmiş: -"Müjde hanum müjde! Evun altinda, antik çağlardan kalma öküzler, inekler puldum daa!"

Tasarruf

Temel'in oğlu eve gelir. Kan ter içinde kalmıştır, birşeyler olduğu bellidir. Çocuk açıklar: -"Ha papaçium, bugün tasarruf yapmak için otopüse pinmedum da yaninda koştum daa!" Temel yanıtlar: -"Ula uşağum, madem ki koştin, pari bir taksinun yanindan koşaydin da daha çok tasarruf edeydun!"

Kürke alerji

Temel Cemal'le dertleşiyormuş: -"Yahu, pizim Fadime'nu kürke çok alerjisu var daa!" -"Hayirdir Temel, nerden pileysun ki?" -"Pilmem mu daa! Ne zaman arkadaşlarindan pirina kocasi kürk alsa, Fadime sinir krizi geçiriyir!"

9'da kalkıyorsun

Temel boksörmüş. Bir maçında bir güzel darbeler alıp yere düşmüş. Hakem 1,2,3 saymaya başlamış. Antrenörü Temel'e yaklaşmış: -"9'da kalkıyosun!" Temel yediği dayağın da etkisiyle sormuş: -"Peki şimdi saat kaç?"

Hamile

Dursun iş icabı 1 yıllığına yurt dışına çıkma zorundadır, ancak eşi de hamiledir. Temel'le konuşur: -"Karim sana emanettur daa, pir sene sonra nasil piraktiysam öyle isterum..." Temel de ne yapsın, bir sene sonra Dursun'a karısını aynen iade eder. Hamile!

UN

Temel televizyonlarda çıkan Birleşmiş Milletler (United Nations) haberlerinden sıkılır. -"Yahu bu garibanlara undan başka götürecek yardım yok mu! Her gün de UN yenir mi?"

Van Gogh

Temel elinde bir paketle çok mutlu bir şekilde kahveye girer: -"Herkese benden pir çay!" der. Dursun yanına gelir: -"Noldi uşağum, neden pöyle mutlisun?" -"Ne tiyeysun Dursun, Van Gogh'un tükenmez kalemle yaptığı tek tabloyu, hem de 1 milyona aldim daa!"

Sürpriz olsun

Temel hastanede karısının doğumunu bekliyordu. Hemşire gelip müjdeyi verdi: -"İkizleriniz oldu!" Temel aşka gelir: -"Ooo! karıma söylemeyin de sürpriz olsun!"

Neden yardım etmedin?

Hakim kaynanasını dövmekten yargılanan Temel'in duruşmasında tanık İdris'e sorar: -"Sen Temel'i kaynanasını döverken gördün mü?" -"Cördüm haçim pey... Kaynanasını dövüşünü paişndan sonina izledum..." -"Sonuna kadar izledin mi? Peki evladım niye yardım etmedin?" -"Niye edeydum haçim pey, Temel gayet güzel dövüyor idi..."

Kaç parça?

Temel İtalya'ya gitmiş. Buralarda ne yenir diye araştırdığında, pizza yemenin iyi olacağına karar vermiş ve bir pizzacıya gitmiş. Garson siparişi aldıktan sonra sormuş: -"Efenim pizzanızı kaça bölelim, dört, sekiz?" -"Haçan 4'e pöl. 8 parça şimdi bana fazla celir..."

Pen neredeydum?

Küçük Temel, babası Dursun'dan annesiyle babasının balayı hikayesini dinlemektedir. Bütün hikayeyi dinledikten sonra aklına takılan tek yeri sorar: -"Peki baba, siz palayina ciderken pen neredeydum?" Babası biraz düşünüp cevap verir: -"Ciderken penumla, dönerken annenle idun..."

Terbiyesiz herif!

Temel karısı Fadime'yle haftasonu pikniğe gider. Romantik bir anlarında Fadime sorar: -"Temel, ben ölürsem sen ne yaparsın?" Temel de bütün romantikliğiyle, en uygun olduğunu düşündüğü cevabı verir: -"Senun yapacağinu yapardim bir tanem..." Bunun üzerine Fadime köpürür: -"Allah belanı versin senin, teriyesiz herif!"

Mutlu musun?

Cemal, yıllardır görmediği Temel'i görünce çok sevinir ve hararetli bir sohbete başlarlar. Temel'in lise yıllarında deliler gibi aşık olduğunu bildiği Fadime'yle evlendiğini öğrenen Cemal çok sevinir ve sorar: -"Peki bu kadar sevdiğin kadınla da evlenebildin, mutlu musun?" -"Aslina bakar isen Cemal'um, Fadime mutli, pense sadece evliyum..."

Evde midir?

Temel eli yanağında acılar içinde yürürken bir arkadaşına rastlar. Derdini anlatınca arkadaşı şöyle der: -"Benim ne zaman dişim ağrısa, karımın o huzurlu kolları arasına girer ve uyurum, bütün sızım geçer..." Temel sorar: -"Çok iyi uşağum! Peçi senin hanum evde midur ki pi gitsem?"

Boşboğaz

Temel çok yakışıklı, bir o kadar da çapkınmış. Ancak göğüs yöresinde biraz fazla kılı varmış. Bir gün gençten bir çocuk onunla dalga geçmiş: -"Temel abi, senin göğsün için pek bir kıllı diyorlar!" Temel çocuğa dönmüş: -"Uşağum senin yavuklun da pek pi boşboğazmiş daa!"

İki kadınla evlenirsek?

Temel çalışmak için gittiği şehirde, yalnızlıktan sıkılarak evlenmeye karar verir. Ancak işler umduğu gibi gitmez, bu sırada da bir başka kadına gönlünü kaptırır. Bir avukata gider danışır: -"Haçan iki kadunla pirden evlenmenin cezasi nedur daa?" Avukat yanıtlar: -"İki tane kaynanan olmasıdır!"

Karaya oturmak

Temel büyümekte olan ve her şeye merakla yaklaşan oğlu ile haberleri seyretmektedir. "...filanca geminin filanca yerde karaya oturduğu" şeklinde bir haber geçince, oğlu Temel'e sorar: -"Papaçium, cemiler neden karaya oturiyi?" -"A uşağum, sen pen cibi sandalyeye oturacak hali yok ya!"

Eczacı soygunu

Eczacı olan Temel, o gece nöbetçi eczanedir. Gecenin bir yarısı soyguncular gelir ve paraları isterler. Temel tüm saflığıyla konuşur: -"Haçan reçetesuz veremem daa!"

Bir şey bilmiyor

Cemal komşu mahallede oturan bir falcı kadının marifetlerini Temel'e anlata anlata bitiremiyordu. Temel sonunda patladı: -"Haçan o kadin hiç pir şey pilmiyor daa!" -"Sen nereden pileysun Temel?" -"Geçen gün gittim fal baktirmağa, kapiyi çaldum, "Kim o?" dedu!"

Yürü karakola

Temel zil zurna sarhoş olmuş. Evine doğru yürürken bir yerde pes etmiş, kaldırıma öylece oturuvermiş. Bunu gören bir bekçi, onu kolundan tutup karakola götürmeye çalışmış, Temel de bunun üzerine adama çıkışmış: -"Haçan uşağum pen zaten yürüyebilecek olsam evume ciderum daa, ne karakolu diyeysun?"

Havuç ve faydaları

Okula yeni başlayan oğlu, havucun gözlere yararlı olduğunu öğrenmişti; Temel'e sordu: -"Papçium, nerden pelli havucun gözlere yararli oldiğu?" Temel biraz düşünüp, bilgiç bir edayla cevapladı: -"Sen hiç gözlüklu tavşan cördün mu daa?"

Gazete ilanı

Temel çok zengin oluyor, paraya para demiyor. Araba üstüne araba, ev üstüne ev değiştiriyor. Öyleki bir gün Mercedes'ini nereye park ettiğini unuttuğu için arabayı kaybediyor. Derhal gidip yeni bir Mercedes alıyor, gazeteye de ilanı çakıyor: -"99 Model Mercedes'imi kaybettim. Yenisini aldığımdan eskisinin hükmü yoktur!"

Banka soygunu

Temel banka soymak suçalamasıyla mahkemeye çıkarılmış. Ama kanıt yok bir şey yok, beraat etmiş. Karar okununca Temel sevinçle ayağa kalkmış ve bağırmış: -"Uyy! Haçim pey, şimdi pütin o paralar benum mu oldi daa?"

Vites

Temel teknolojiyle pek de barışık olmayan babasını İstanbul'dan Trabzon'a götürüyordu. Yol hali, Temel sürekli vitesi küçültüyor, büyütüyordu. Babası durumdan rahatsız olsa da Temel'e bir şey demiyordu. Olay bu ya, Trabzon'a girerken vites kolu kırılıp, Temel'in elinde kalır. Babası patlar: -"Ha uşağum oynayasin İstanpul'dan peri, bozulur tabi!"

Nasıl söylenir?

Temel ile Dursun polistirler ve devriyeye çıkarlar. Konservatuarın önünde bir yaralı bulurlar, tam ambulans çağıracakken Temel Dursun'a sorar: -"Ula bu konversatuar nasıl söyleniyur?" -"Valla pen de pilmeyrum." -"Ula cel o zaman şu eczanenin önüne çekelim."

Buz içinde balık avı

Temel Kanada'da buzlar içinde balık avlamanın popüler olduğu yolunda bir duyum alır. Araç gereci toparlayıp bulduğu ilk buzlu alanı kırar ve işe girişir. Bu sırada gür bir ses duyar: -"Orada balık bulamazsın!" Temel umursamaz ve kırmaya devam eder, ses yine duyulur: -"Gerizekalı şey, orada balık bulamazsın!" Temel içindeki korkuyu yenemez ve diz çöküp haykırır: -"Tanrım! Sen misin?" -"Hayır, buz hokeyi sahasının bekçisiyim!"

Neden ıslanıyorum?

Temel balığa çıkışlarında hep ıslanıyormuş. Babası en sonunda dayanamamış sormuş: -"Uşağum, hadi bir iki islandun, pe uşağum, her seferunda nasil islanaysin?" -"Papaciğum, baliğa çikinca sigara içeyrum, izmaritini denize atayrum, sonra da söndürmek içun üstüne pasayrum, o yüzden islanayrum!"

Etkisiz hale getirmek

Savaşın kritik anları. Teğmen Temel'i çağırıyor komutanı, çok önemli bir görev var: -"Şu tren istasyonunu görüyor musun teğmen, onu bu gece etkisiz hale getirmeniz gerekiyor. Haydi göreyim sizi, Allah utandırmasın!" Temel baskını yapıyor, dönüp rapor veriyor: -"Görev tamamdir komitanum!" -"Afferim, etkisiz hale getirdiniz demek?" -"Evet komitanum, gişedeki pütün piletleri yaktuk, kimse trene mrene pinemez artik!"

Büyük adam

Bir turist Karadeniz gezisine çıkar. Dolaşırken tarlada çalışan Temel'i görür ve bozuk Türkçe'siyle sorar: -"Sizin buralarda, var hiç büyük adam doğmak?" -"Ha uşağum, pizim köyde herkes bebek doği... Sizde nasıl ki?"

Amma şanslısın

Temel ile Cemal yolda bir altın para buluyorlar. Bakıyorlar bölünecek bir şey değil, sahibini kura ile belirlemeye karar veriyorlar. Temel bir eline kiremit, bir eline altını alıyor, ellerini yumruk yapıyor, Cemal'e uzatıp soruyor: -"Ula Çemal, ha söyle, altin mu, kiremut mu?" -"Altun!" -"Ula amma şanslısın pe!"

İskelet

Karadeniz'de bir pansiyonda kalan turist, sabah etrafı gezmeye çıktığında, pansiyonun arkasında bir iskelet bulur, panik halde yöneticiye koşar. Yönetici cevaplar: -"Ha o mu? O pizim İlyas'tır heralde, küçükken saklampaç oynadiydik ta pulamadiydik..."

Yeni servis

Temel pahalı bir restorana gider. Servis açılır, Temel çatalı peçeteyle siler. Bunu gören başgarson, panik halde servisi değiştirtir. Temel yeni gelen çatalı da alışkanlıkla temizler. Bunun üzerine servis yüne değiştirilir, Temel patlar: -"Yahu uşağum, pütün çatallari pana mi temizleteceksiniz?"

Kültür-fizik

Temel bel rahatsızlığı nedeniyle doktora gider. Doktor, -"Kültür-fizik yapmanız gerekecek", der. Bir ay sonra Temel tekrar geldiğinde, çalışmaların nasıl gittiğini açıklar: -"Her sapah iki saat roman okiyrum. Yalniz fiziği peceremiyrum, özel ders alacağum..."

Şapkanı çıkar

Rota hesaplarını Temel'in yaptığı askeri gemi, denizin ortasında bir yerlerdedir. Kaptan Temel'i yanına çağırır: -"Çıkart ulan şapkanı, selam dur yüce Ata'nın huzurunda!" Temel şapkayı çıkartır ama anlamaz: -"Hayirdir komitanum?" -"Senin yaptığın hesaplara göre biz şu anda Anıtkabir'deyiz!"

Gerek yok

Temel ve arkadaşı dolaşıyorlarmış. Temel kafasına kuş pislemiş. Arkadaşı -"Dur tuvalet kağıdı bulayım" demiş, Temel onu durdurmuş: -"Cerek yok uşağum, haçan kuş zaten gitmiştir."

Numarasız veremem

Temel paltosunu vestiyere bırakıp operayı seyreder. Çıkışta paltosunu ister. Görevli kız numarasını sorar. Temel -"Sonra vereceğum" der, kızcağız numarayı bilmeden veremeyeceğini belirtir. Temel kendi kendine konuşur: -"Ula piz de kaypolmasın diye paltonun cepine koyduk.."

Kabus

Temel psikoloğa gitmiş: -"Doktor pey, pir rüya göreyrum her gece. Pir kapi var, çekeyrum çekeyrum pir türlü açilmiyi. Sonra kan ter içinde uyaniyrum." -"Hmm... Peki kapıda dikkatinizi çeken bir şey bir yazı var mı?" -"Üstünde itiniz yaziyi..."

Olur mu, olmaz mı?

Temel ve Cemal güzel bir kadınla karşılaşırlar. Temel kadına doğru hamle yapar: -"Birlikte bir yemek yiyelim mi?" -"Yerdik ama... Herhalde kapının önündeki Mercedes sizin değildir." -"Değil." -"Bankada yüklü bir paranız da yoktur." -"Yok." -"2 katlı güzel bir yayla eviniz de yoktur." -"Yok." -"Yani yemek yiyemeyiz!" Bu konuşmanın üzerine Temel Cemal'e döner: -"Ya Cemal. Benim Ferrari'yi sana versem, kapının önündeki Mercedes'i verir misin?" -"Veririm." -"Babamın sahibi olduğu bankada bana hemen hesap açarlar mı? Altınlarımın bir kısmını paraya çevirip yatırsam?" -"Yaparlar." -"O da tamam. İyi de abi, babam bizim yayla evinin 3. katını yıkmama izin vermez ki!"

Baba usulünden şaşma

Temel ve İdris, Amerika'da idama mahkum edilirler. Bari Amerikan usulü ölelim deyip, asılmak yerine elektrikli sandalyeyi tercih ederler. İlk Temel idam edilecektir, sandalyaye oturur. Birinci denemede makine çalışmaz. İkinci ve üçüncü denemelerden de sonuç alınamayınca, bunun Tanrı'nın takdiri olduğunu düşünüp hayatını bağışlarlar. Temel'in odadan canlı çıktığını gören İdris şok olur, Temel ise umursamaz konuşur: -"Ha pu gavur icadi da çalışmi, papa usulü ipten şaşmayacağsun..."

İyi nişancı

Temel çok iyi silah kullandığını iddia edermiş. Birgün arkadaşları bunu bir atış sahasına götürmüşler. Temel ilk atışını yapmış, dağlara taşlara. Hedef tahtasında hiç iz yok, dönmüş arkadaşlarına: -"Pizim Cemal böyle ateş eder daa!" İkinci atışı yapmış, hedefi ucundan köşesinden tutturmuş, yine bozuntuya vermeden, -"Ha pizim İlyas böyle ateş eder daa!" demiş. Üçüncü atışında ise hedefi tam 12'den tutturmuş: -"Haçan pen de pöyle ateş ederum daa!"

AIDS ile öldürün

Temel'e nasıl idam edilmek istediği sorulmuş, o da "Beni AIDS virüsü ile öldürün" demiş. Bunun üzerine şırıngayla virüs enjekte edilmiş. Herkes dehşet içinde Temel'i seyrederken, o kardeşini kenara çekmiş ve sırrını açıklamış: -"Şşşt... Çaktirma daa, prezervatif taktum, AIDS'ten koriymuş..."

Bıyığın olayı

Karadeniz'i gezen bir turist çok sayıda erkeğin, özellikle de haşmetli burunlara sahip olanların, mutlaka bıyık bıraktıklarına dikkat etmiş ve nedenini sormuş, ahali de açıklamış: -"Piz önemli ve de değerli şeylerin altinu çizeruz daa!"

Oruçlu oruçlu kaç hamsi yersin?

Dursun Temel'e sormuş: -"Oruçlu oruçlu kaç hamsi yersin?" -"100 tane yerum daa!" -"Olir mi hiç? Pirinciyi yeduktan sonra oricin bozulur, diğer 99 oruçsuz olur daa!" Temel gülmüş ama kafasına da takılmış, yolda Cemal'i görmüş sormuş: -"Oruçlu oruçlu kaç hamsi yersun daa?" -"50 tane yerum!" -"Tüh! 100 deseydun sana pir şey anlatacağdum..."

Kapı kırıldı

Temel Cemal'e derdini anlatır: -"Uşağum dişimi çekmek için kapiya bağladim, dişim kaldu, kapi kiruldu..." -"Dişçiye gideydin be Temel'ım..." -"Niye ki daa, dişçinun kapisi daha mi sağlamdur?"

ASD var

Bir gün Temel ve bir Fransız, bir de İtalyan arkadaşı, arabalarını da alıp bir araya gelmişler. İtalyan olan, Ferrari'si ile son hız duvara yaklaşmış, duvara bir metre kala fren yapmış ve durmuş. Arabadan inip: -"Benim arabamda ABS var!" demiş. Fransız, Audi'si ile aynı şeyi tekrarlamış ve arabasından inip: -"Benim arabamda ASR var!" demiş. Temel de, bu şovun üzerine Anadol marka arabasıyla tam gaz duvara gitmiş ve olanca hızıyla duvara geçirmiş. Kan revan içinde arabadan çıkıp: -"Benim arabamda da ASD var..." Diğerleri şaşırıp, "O da ne ki?" demişler, Temel açıklamış: -"Anasını satsan durmaz!"

Derin değul

Temel dere kenarında oturuyormuş, adamın biri Temel'e yaklaşmış, ciple dereden geçmek istediğini, derenin derin olup olmadığını sormuş. Temel de "Değil hemşerum!" demiş. Adam cipiyle suya bir de girmişki, su derin mi derin. Cip batmış gitmiş, adam canını zor kurtarmış, hiddetle Temel'in üzerine yürümüş: -"Hani derin değilde be dere!" -"Ne pileyum hemşerum, temin pir ördek geçtiydi, su onun peline celiydi..."

Cözi kapali evlenurdum

Cemal, ortak tanıdıkları olan ve Temel'den hoşlanan bir kız hakkında Temel'e -"Uşağum pen olsam o çizla cözü kapali evlenurdum daa!" -"Niye ki uşağum, çok mi çirkundur?"

Peni attilar

Temel canı sıkkın kahveye gelmiş, Cemal'e dert yanmış: -"Kapali yüzme havizuna cittum, peni attilar daa!" -"Niyedur uşağum?" -"Havuza işedum daa..." -"Herkes işiyi pe uşağum..." -"Ama pen tramplenden işedum daa..."

İş ceri kalmasun diye

Kaymakam dağlık araziyi gezerken, bir grup adamın çukur açtığını, onları biraz geriden takip eden bir grubun da bu çukurları kapattığını görmüş. Bunun üzerine liderleri olan Temel'den bilgi almak istemiş, Temel de açıklamış: -"Kaymaçam pey, aslinda bir grup daha fardi, onlar da ilk grupun açtiği deliklere fidan dikiydiler, ama pugün celmediler... Piz yine de iş ceri kalmasun diye çalişiyruz..."

Sempatiksin

Temel Cemal'le dertleşiyormuş: -"Haçan geçen cün kadinin piri bana çok sempatiksin dedi daa!" -"Uyy... O da ne demeç çi uşağum?" -"Pilmem... Pen her ihtimale karşı tokadi bastum..."

Kaç yaşındasın?

Temel kasketini çok seviyormuş, gittiği her yerde de "Bu kasket penu onpeş yaş daha genç gösteriyi daa!" diyormuş. Bir gün meraklının biri sormuş: -"Temel abi sen kaç yaşındasın peki?" -"Kasketli mu, kasketsuz mu daa?"

Cittu cittu

Dursun kumarbaz herifin tekiymiş. Günün birinde alkolü de çok kaçırıp, kumar masasına cansız yığılmış. Karısına haber verme işi de Temel'e düşmüş. O da düşünmüş taşınmış nasıl söylerim diye, sonra gitmiş yanına: -"Dursun kayiptir daa..." Karısı kızgın: -"Cehennemin dibuna citsun daa..." -"Cittu cittu merak etme..."

Mars'ta hayat var mı?

Temel bir araştırma çerçevesinde Mars'a gönderilir. Dönüşü büyük bir olay olur, tüm Dünya medyası, Temel'in cevap vereceği o büyük sorunun cevabını beklemektedir, "Mars'ta hayat var mı?"'dır. Temel uzay kapsülünden iner, basın açıklamasını yapmaya gelir. Soru sorulur, Temel cevap verir: -"Mars'ta hayat yoktur..." Büyük bir sessizlik ve hüzün içerisinde kalabalık dağılır, Temel oğluyla başbaşa kalır, oğlu sorar: -"Papaçium, Mars'ta gerçekten hayat yok midur?" -"Haçan saat 9 puçuk dedin mi her yer kapani daa, sen buna hayat mi diyeysun?"

O kadar peyin

İdris Temel'e anlatır: -"Bakma şimdi bu kadar zayıf olduğuma, beyin ameliyatı olana kadar kilom iyiydi, ameliyattan sonra 20 kilo verdim..." -"Uyy İdris'um, sen de o kadar peyin var miydu daa?"

Pir A dersem

Temel okula yazılmış. Alfabeyi önceden öğrenmişmiş ama çaktırmıyormuş. Öğretmeni A'dan başlayarak alfabeyi öğretmeye çalışmış, ama Temel Nuh demiş peygamber dememiş, A'yı söylemiyor. Haftalar geçmiş, en son Temel'i sıkıştırmış öğretmeni, bir derdin mi var diye, Temel içini dökmüş: -"Haçan öğretmenum, pen size pir A dersem, siz B'ydi, C'eydi derken Z'ye kadar cidersiniz..."

Onun için saklayrum

Temel askerde komando olmuş, bir derste hocaları anlatmış: -"Çocuklar acil durumlarda protein ihtiyacınızı karşılamak üzere hamam böceği yemek durumunda kalabilirsiniz. Şimdi size birer tane veriyorum, hadi göreyim sizi..." Herkes bir şekilde böceği yerken, Temel hiç bozuntuya vermeden böceği cebine atmış, komutan yanına gelip nedenini sorunca da cevaplamış: -"E komitanum, siz açil turumlar için demedunuz mu, pen de onun içun saklayrum..."

Çıkarun şunu purdan

Temel vali olmuş, hapishaneyi ziyaret ediyormuş. Kimi görse suçsuzum, masumum, adalet diye ağlıyor. Oysa mahkumlardan biri duvar kenarında öyle oturuyor. Onun yanına gitmiş, hatırını sormuş. Mahkum da yanıtlamış: -"Vali bey, ben büyük suç işledim, verilen tüm cezaları hak ettim ve çekmeye de razıyım" demiş. Temel birden hiddetlenmiş: -"Çikarun pu pislik herifi pu hapishaneden taa, pu kadar namuslu adami suça itecek!"

Arada sırada

Fadime ile Temel beş yıldır ayrıymışlar ama ne hikmetse iki yaşında bir çocukları varmış. En sonunda Fadime açıklamış: -"Temel arada sırada kendini affettirmek için pana celeyi de..."

Ağ neyden yapılır?

Karadeniz'de müfettişin biri sorar: -"Ağ neyden yapılır, biliyor musunuz çocuklar?" Temel atlar: -"Ağ pek çok deliğin sıkı bir şekilde pirpirine dikilmesiyle oluşur öğretmenum!"

Neyi hızlı yaparsın?

Temel'in davranışlarından rahatsız olan biri uyarmış: -"Temel bak çok ağır kanlısın, her şeyi çok yavaş, cansız yapıyorsun. Hızlı yaptığın tek bir şey de yok mu be birader?" -"Var uşağum var..." -"Ya neymiş o?" -"Çok çabuk yorulayrum..."

Pen ağlamadim

Temel okula daha yeni yazılmış. İlk akşam bütün aile toplanıyor başına, okuldaki ilk gününü, ağlayıp ağlamadığını soruyorlar, o da yanıtlıyor: -"Okul güzelti... Pen ağlamadim ama, öğretmenum pana pakip pakip bayaği pir ağladi..."

Neden ağlayaysun?

Temel ağlamaklı bir şekilde babası Cemal'in yanına gitmiş, biraz da onun kucağında ağlamış. Baba şefkatle sormuş: -"Ne oldi uşağum, neden ağlayaysun?" -"Sorma papaçiğum... Karinla çok kötü kavga ettuk..."

Загрузка...