Bir gün doktorlar, tımarhanede yaptıkları araştırmada en akıllı deliyi seçeceklermiş. Bir gün delilerden biri bahçede bulunan havuza düşmüş ve boğulmak üzereymiş. Delilerden biri havuza düşen arkadaşını kurtarmaya çalışmış. Bunu gören doktorlar arkadaşını kurtaran deliyi yanlarına çağırmışlar ve "seni en akıllı seçiyoruz" demişler. Doktorlardan biri: "Peki kurtardığın arkadaşını çağır da sana teşekkür etsin" demiş. Deli: "Gelemez ki!" Doktor: "Neden gelemezmiş?" Deli: "Çünkü kuruması için onu astım!"
Delinin biri, çiviyi tersine çevirerek sivri tarafına vura vura duvara çakmaya başlamış. Onun bu halini gören başka bir deli işe karışmış: - "Baksana, yahu! Sen yanlış bir iş görüyorsun. Bu çivi karşıki duvarın çivisi olacak galiba", demiş.
Akıl hastanesinde bir gün, bir deli hasta bakıcıyı yanına çağırır. "Bana çabuk 5 şişe kola getir" der. Hasta bakıcı buna kızar ve hastaya beş tokat atar ve "al işte kolalarını" der. Aradan zaman geçtikten sonra yine aynı hasta, bakıcıyı yine çağırır. Bu sefer hasta; hasta bakıcıyı tokatlar. Bakıcı, "ne oluyor?" der. Hasta cevap verir: - "Şişeleri getirdim abi."
Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında "şunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi?" demişler. Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve: - "Buyrun beyler, yiyiniz." demişler. Delilerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, öteki araya girmiş: - "Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor!"
Bir uçakta tam yedi deli varmış... Bunlardan sadece uçağı kullanan birinci pilot normalmiş.. İkinci pilot da deliymiş.. Durgun ve normal hava şartlarında yolculuk yaparlarken birden bire uçağın sağa ve sola yattığını hisseden birinci pilot şaşkınlıkla ikinci pilota sorunun ne olduğunu sormuş; o da, "sanırım bu dengesizlik içeriden delilerden geliyor" diye cevap vermiş. Birinci pilot, ikinci pilota emir vermiş: "o zaman git ve rahat durmalarını söyle!". Bunun üzerine delilerin yanına giden ikinci pilot onları susturmayı başarmış. Birinci pilot ikinci pilota "nasıl susturdun" diye sorduğunda; "ben öğretmen oldum, onlar öğrenci oldular.. uçağın imdat zilini çaldım şu an tenefüsteler.." diye cevap vermiş.
Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir delinin oturmuş, birşeyler yazdığını gördü: - "Kolay gelsin ne yazıyorsun?" - "Mektup yazıyorum efendim." - "Yaaa..Kime yazıyorsun?" - "Kendime.." - "Peki ne yazılı mektupta?" - "İlahi doktor bey, deli misiniz siz.. Mektubu daha almadım ki içinde ne yazdığını bileyim?"
Delinin biri hastanenin bahçesinde el arabasını ters çevirmiş ve sürmeye uğraşıyormuş. Bunu gören doktor; "öyle sürülmez, düzeltsene arabayı.." Deli hemen cevap verir: - "Geçen gün senin dediğin gibi sürdüm akşama kadar kum taşıttırdılar, enayi miyim ben?"
İki deli bir gün deliler hastanesinden kaçmışlar. Kimse bu delileri bulamamış. Doktorlar ümitlerini kestikleri an deliler çika gelmiş. Doktorlar hayretle "niye geldiniz?" demişler.. Deliler: - "Yarın kaçacağız da, onun provasını yaptık."
Delinin biri yolun kenarındaki uçurumda durmuş aşağıya bakarak "13, 13, 13...." diye söyleniyormuş. Oradan geçen biri, delinin ne yaptığını merak etmiş, yanaşarak "ne yapı...." diyemeden deli onu birden uçurumdan aşağıya atıvermiş ve devam etmiş "14, 14, 14......"
İki deli havuzun başında oturuyorlarmış. Biri kalkıp havuza şeker atmış. Havuzdan bir yudum almış ve tükürmüş. Arkadaşına: - "Havuza şeker attım ama tatlı olmadı.." demiş. Arkadaşı: - "Karıştırmadın ki salak!"
İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler. O sevinçle saatte 160la uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzincinin önünde durdular. Arabayı süren: - "Yüz bin liralık", dedi. "Süper olsun." Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra: - "Gidin işinize be!" diye bağırdı. "Sizin civatalarınız gevşek!" İkincisi, araba kullanana döndü: - "Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile!"
Bir gün tımarhane görevlilerinden biri bahçede gezerken iki deli görmüş. Bakmış ki delinin biri ağacın üstünde; biri ise ağacın altında. İkisi de bir şeyler yapıyormuş. Aşağıdakine sormuş: - "Yukarıdaki ne yapıyor?" - "Şu yukarıdaki mi? Sen buna bakma, salak işte. Ceviz ağacından armut toplamaya çalışıyor." - "Peki ya sen burada ne yapıyorsun?" - "Ben de düşen armutları topluyorum."
İki deli oturuyormuş, birisi aniden ayağa kalkmış ve yürümeye başlamış. Oturan deli sormuş: - "Nereye?" - "Seni aramaya.." - "İyi.. Çabuk gel, ben seni burda bekliyorum.."
Deliler hastanesinde bir deli arkadaşına peygamber olduğunu söyler, arkadaşı da ona inanmaz. - "Oğlum" der, "kafayı yedik de bu kadar da değil." Daha sonra bir diğer arkadaşının yanına gider ve der ki: - "Hasan peygamber olduğunu iddia ediyor". Bunun üzerine diğer arkadaşı: - "Yalan, çünkü ben öyle bir peygamber gönderdiğimi hatırlamıyorum."
Deli, saatini hastane bahçesindeki havuza atmıştı. Bunu gören arkadaşı: - "Niye attın saati havuza," demiş. - "Nasıl yüzdüğünü görmek için..." - "Peki, kurdun mu?" - "Hayır." - "Enayi, kurmadan yüzer mi?"
Akıl hastanesine yeni atanan doktor, koridorlarda dolaşırken bir de bakmış, otuz kırk kadar hasta sıraya girmişler, bir kapıdaki delikten içeri bakıyorlar.. Sırası geçen de tekrar sıraya giriyormuş. Bunun ne olduğunu merak eden doktor delikten bakmaya çalışınca, deliler buna engel olup: - "Sıraya geç hemşerim, bak biz sabahtan beri sıramızı bekliyoruz", diye adamı terslemişler. Çaresiz sıraya geçen doktor, onbeş yirmi dakika bekledikten sonra sıra kendisine gelince, delikten içeri bakmış fakat bir şey görememiş. Bu arada arkada sırasını bekleyenler: - "Hadi kardeşim, işimiz gücümüz var seni mi bekleyeceğiz", diyerek doktoru kenara iteklemişler. Baktığından bir şey anlamayan doktor tekrar sıraya geçmiş, sıra kendisine gelince yine bir şey görememiş, arkasındakiler itekleyip kenara atmışlar. Bunun üzerine genç doktor hastalara: - "Arkadaşlar iki defa baktığım halde hiçbir şey göremedim, neden acaba?" diye sorunca, hastalardan biri: - "Doktorcuğum, sen iki defa bakıp bir şey görememişsin, biz senelerden beri baktığımız halde bir şey göremiyoruz", diye cevap vermiş.
Bir akıl hastanesinde deliler iyileşmiş mi, diye bakıyormuş doktorlar. Doktorlar duvara kapı çizmişler. Bütün deliler bu kapıya çarpıyorlarmış. En son bir deli kapının üzerine yürümemiş. "Neden geçmiyorsun?" demişler. "Tabi kapıyı kilitlediniz, anahtarı da aldınız; biz içeriye giremiyoruz." demiş..
Akıl hastanesini gezmekte olan gazeteci, bir koğuşta rastladığı hastaya sordu: - "Burada kaç kişiniz?" Karşısındaki, "boş ver" dedikten sonra: - "Asıl", dedi, "siz dışarıda kaç kişiniz?"
Adamın biri aklını sapanla bozmuş. Nerde bir karış lastik bulsa hemen sapan yapıp evlerin camına taş atıyormuş. Sonunda akıl hastanesine kapatmışlar. Gel zaman git zaman adam bir gün başhekimin odasına gitmiş "ben artık akıllandım, beni çıkarın" demiş. Başhekim: - "Peki seni çıkarırsak ne yapacaksın?" - "Evleneceğim." - "Evlenince ne yapacaksın?" - "Gelini alıp gerdek odasına getireceğim." - "Sonra?" - "Önce duvağını sonra gelinliğini çıkaracağım..." Doktor heyecanlanmış: - "Sonra, sonra?" - "Sonra sütyenini çıkaracağım.." - "Eee sonra?" - "Sonra külotunu çıkaracağım.." Doktor iyice heyecanlanmış artık: - "Anlat ,anlat sonra?" - "Külotunun lastiğini çıkarıp sapan yapacağım..."
Uçak, Yeşilköy'den kalkmıştı. Bakırköy Akıl Hastanesinin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca, pilot şu cevabı verdi: - "Başhekim kaçtığımı öğrenince kimbilir nasıl şaşıracak!"
Başhekim bir gün deliler hastanesinde hastaları ziyarete çıkar ve bir köşede delilerin kendi aralarında bir rakam söyledikten sonra güldüklerini görür ve sorar: - "Neden söylediğiniz her rakamdan sonra gülüyorsunuz diye?" Delinin biri cevap verir: - "Biz der bütün bildiğimiz fıkralara numara verdik.. 5 dediğimiz zaman 5 numaralı fıkra aklımıza geliyor gülüyoruz; 8 deyince 8 numaralı fıkra aklımıza geliyor, gülüyoruz", demiş. Başhekim "bir de ben söyleyeyim o zaman", demiş. "5", demiş çıt yok, "7" demiş çıt yok.. Bakmış çıt yok; sormuş "ben söyleyince neden gülmüyorsunuz?" Delinin biri cevap vermiş: - "Başhekimim anlatmadan anlatmaya fark var..."
İki deli bir gün oyun oynamaya karar vermiş. Biri diğerine: - "Hadi ben kasap olayım, sen de müşteri ol", demiş. Diğeri de kabul etmiş. Müşteri olan deli kasaba gelmiş ve: - "Bir kilo odun verir misin usta?" demiş. Diğeri de: - "Olur, peki şişeleri getirdin mi?", demiş.
Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar. Bekçi, onların ayak seslerini işitmişti. Sordu: - "Kim o?" İçlerinden biri kedi gibi miyavladı. Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki, delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı. Bekçi geri dönüp yine seslendi: - "Kim var orada?" İkinci deli cevap verdi: - "Bir kedi daha."
Adamın biri arabasıyla akıl hastanesinin önünden geçerken arabanın lastiği patlar ve fırlar gider. Adam aracını zorla kontrol eder ve şans eseri zararsızca yolun kenarına çeker. Bagajından stepne lastiği çıkarır fakat onu takmak icin hiç bijonu yoktur. Adamcağız başlar kara kara düşünmeye. Bu sırada akıl hastanesinin parmaklıklarına bir deli tırmanır ve adama seslenir: - "Hişt n'apıyorsun orada?" Adam: - "Ya sorma lastik patladı, yenisini takacağım ama hiç bijonum yok" Deli güler: - "O da dert mi, öbür tekerleklerden al birer bijon, böylece her tekerde 3 bijonun olur istediğin yere güvenle gidersin.." Adam bu akla hayret eder ve deliye sorar: - "Ya sen bunu nasıl düşünebildin be kardeşim, ne biçim delisin sen?" Deli yeniden güler: - "Deliyiz kardeşim de, aptal değiliz.."
Deli, kahveye girdiğinde soluk soluğaydı. Boş bir masaya oturup ocağa seslendi: - "Bana bir çay!" Çay geldi, şekerleri atıp karıştırdı. Garsondan yine şeker istedi. Onları da atıp karıştırdı, yeniden istedi. Garson: - "Sekiz şeker koydun çaya", dedi şaşkın şaşkın.. - "Koydum ama, işte görüyorsun, hepsi eriyor.."
Günün birinde delilere yüzmelerini söylemişler. Hava çok sıcakmış. Deliler bunu severek kabul etmişler, ama havuz boşmuş. Atlayan çakılıyormuş. Bütün deliler atlamış, en sona bir deli kalmış. "Bu deli akıllanmış" diye konuşurlarken sormuşlar: - "Sen niye yüzmüyorsun?" - "Ben yüzme bilmiyorum ki.."
Napolyon akıl hastanesini ziyarete gider. Delinin biri yanına gelir: - "Babalık sen de kimsin?", der. - "Ben Napolyon'um." - "Üzülme bende de böyle başlamıştı.."
Adamın biri sinemaya gitmiş. Gişeden bilet almış ve içeri girmiş. Tekrar almış, tekrar girmiş; tekrar almış, tekrar girmiş.. derken dört beş defa bilet almış.. Gişedeki adam dayanamayıp sormuş: - "Ya adam bu kaçıncı biletin?" - "İçerde bir deli var, biletimi durmadan yırtıyor.."
Kadın doktora gitmiş ve: - "Doktor Bey, kocam kendini asansör sanıyor." - "Peki hanımefendi eşiniz niye gelmedi sizinle?" - "Getireceğim ama bir türlü bu katta durmuyor ki.."
Adamın biri karakola müracaat ederek hayatından endişe ettiğini söyler. Komiser: - "Sizi kim tehdit ediyor?" - "Kümes hayvanları." - "Kümes hayvanları mı? Anlayamadım." - "Anlayamayacak ne var komiser bey? Görmüyor musunuz ben bir mısır tanesiyim!" Bir akıl hastasıyla karşı karşıya kaldığını anlayan komiser, hemen iki polis çağırarak adamı akıl hastanesine gönderir. Uzun bir tedaviden sonra adamı güç bela mısır tanesi olmadığına ikna ederler ve taburcu ederler. Adam akıl hastanesinden çıkar çıkmaz, tekrar başhekimin karşısına gelir. Rengi sapsarıdır. Başhekim: - "Hayrola neyin var?"
Deli deniz kenarında duvara oturmuş. Elinde de bir olta, yoldan geçen biri dalga geçerek sormuş: "Orada balık mı tutuyorsun sen?" "Hayır alık tutuyorum." "Tutabildin mi bari?" "Çook... Seninle 23 oldu..."
Doktor akıl hastasıyla terapi yapmaktadır; sorar:-"Bir kulağını kesersek ne olur?" -"Canım acır, hem de çok!" -"Peki iki kulağını kesersek?" -"Aaa... O zaman iyi göremem!" -"O nedenmiş?" -"Ee iki kulağımı da keserseniz, gözlüklerim düşer!"
Bir akıl hastası taburcu olmak üzeredir. Onunla ilgilenen doktor son bir soru sormak ister:-"Bana yarım kilo merhaba al desem, ne dersin?" -"Size deli derim doktor bey, olacak şey mi o dediğiniz?" Bunun üzerine memnuniyetle taburcu kağıtlarını imzalayan doktor, tam çıkarken hastasına sorar:-"Niçin deli derdin peki bana?" -"Merhaba kiloyla değil de, metreyle satılır da ondan!"
Bir akıl hastası, bulunduğu kaldırımdan karşı kaldırıma geçmiş ve orada nöbet tutmakta olan bir polis memuruna sormuş:-"Afedersiniz memur bey, karşı kaldırım nerede acaba?" Memur durumu biraz da garip karşılayarak cevap vermiş; "işte orası" demiş ve karşı kaldırımı göstermiş. Bunun üzerine akıl hastası memuru terslemiş:-"Kimi kandırıyorsun sen be! Daha az önce oradaki memura sordum, o burayı gösterdi!"
Akıl hastanesini teftiş etmekte olan bir müfettiş, bahçeye gelince, delilerin kendilerini çeşitli ağaçların dallarından aşağı sarkıttıklarını görmüş. Edindiği pekçok tecrübeye rağmen, daha önce görmediği bu olay ilgisini çekmiş ve görevlilere sormuş:-"Ne yapıyor bunlar?" -"Efendim, onlar kendilerini armut zanneden hastalar..." Müfettiş biraz daha ilerlemiş, ve yerde boylu boyunca yatan başka bir hasta görmüş:-"Peki bunun nesi var?" -"Ha o mu? Efendim o olgunlaşıp yere düşen armutlardan!"
Akıl hastanesinde aynı odada kalan hastalardan biri, gecenin bir vakti kalkar ve ışığı yakar. Bunun üzerine uyanan hastalardan biri, buna çıkışır:-"Yahu niye yaktın şimdi ışığı?" -"Hiiiç... Öbür odaların ışığı açık mı değil mi anlamak için..."
Doktorlar, akıl hastaları ile ilgili yaptıkları bir araştırma çerçevesinde, bir grup hastayı bir odada toplayıp; duvara bir kapı resmi çizmişler. Tüm delilerin de eline birer anahtar vererek gözlem yapmaya başlamışlar. Delilerin hepsi duvardaki kapının kilidini açmaya çalışırlarken, bir tanesi kenarda oturuyormuş. Genç bir doktor, onun yanına gitmiş ve neden öylece oturduğunu sormuş:-"Doktor bey, deli bunlar deli... O ellerindeki anahtarlarla, o kapıyı açabileceklerini sanıyorlar..." "Yani o anahtarlarla bir şey yapamayacaklarını fark ettin?" -"Elbette o anahtarlar bir işe yaramaz doktor... Kapının anahtarı bendeki!"
İki deli hastane koşullarına dayanamayıp kaçmaya karar verirler. Bir gece, çok başarılı bir operasyonun ardından, hastane dışına çıkarlar; ancak bir markete girip, bir şeyler alarak dönerler. Arkadaşları, kaçmayı başardıkları halde neden döndüklerini sorunca; şu cevabı verirler:-"Bugün provasını yaptık, asıl kaçış yarın gece!"
Delinin biri kendini asarak intihar etmeye çalışır, ancak ipi yukarı asar, sonra da eline alıp bakmaya başlar. Oradaki diğer bir deli müdahele eder: -"N'apıyosun?" -"Görmüyor musun? İntihar ediyorum!" -"Oğlum ipi boğazına geçirsene o zaman!" -"E nasıl nefes alıcam?"
Deliler bir kaçma planı yaparlar. Lider deli, planı açıklar: -"Önce birinci kapıyı, sonra ikinci kapıyı, sonra da üçüncü kapıyı kırıp çıkacağız. Sonra özgürüz." Zaman gelince harekete geçerler. 1. kapıyı kırarlar, 2. kapıyı kırarlar, 3. kapıyı ise açık bulurlar. Lider deli haykırır: -"Allah kahretsin, plan suya düştü çabuk dönün!"
İki deli sohbet ederler, biri söyler: -"Ben aslında Almanya'da doğdum." Diğeri cevap verir: -"Ben de hastanede doğmuşum." -"Aa, hastalığın neymiş ki?"
Deliler havuzun yanına gitmişler. Biri bir avuç su alıp içmiş: -"Sabah iki kesme şeker atmıştım, hala tatlanmamış." Bilgiç olan cevaplamış: -"Salak, karıştırmazsan tatlanır mı?"
Akıl hastası, diş fırçasına köpeğim diyor ve gerçekten de köpeği gibi davranıyordu. Doktoru da her gece, diş fırçasını gösterip "Bu nedir?" diyor, "Köpeğim" deyince de fırçaya sabaha kadar el koyuyordu. Yine bir gün, doktor fırçayı gösterip -"Bu ne?" der. -"Deli misin doktor, bildiğin diş fırçası!" diye yanıt alınca da fırçayı deliye verir. Kapıdan çıkarken, fırçasıyla konuşur: -"Oh be, yutturduk hıyara!"
Yıllar süren tedaviden sonra, akıl hastasının artık iyileştiğine karar veren başhekim, hastayı taburcu etmeye karar vermiş. Bu mutlu haberi hastaya vermek üzere odasına çağırmış. Çok sevinen hasta mutlulukla cevap vermiş: -"Doktor bey, size hediye olarak bir ayakkabı almak istiyorum. Ama n'olur söyleyin, topuğu önde mi olsun arkada mı?"
Delinin biri kuyuya bir taş atmış. Binlerce akıllı adam da bir araya gelip, o taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyorlarmış. Olay yerine gelen bir adam, delinin yanına gidip, bu kadar adamın ne yaptığını sormuş, deli de cevaplamış: -"Elimdeki taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyorlar..."