856– İşleyen demir paslanmaz
Adamın biri karısını doktora götürmüş. Muayeneden sonra doktor:
– Önemli bir şey değil efendim, demiş. Karınız yalnızca üşütmüş, dili de biraz paslanmış tabii.
Adam hayretler içinde:
– Allah Allah! Hiç durmadan işleyen bir dil pas tutsun, olacak şey değil doğrusu…
857– Önerilen tedavi
Kadın akşam işten dönen kocasını kapıda güler yüzle karşılayıp haber vermiş:
– Sorma kocacığım, bugün doktora gittim. Beni muayene ettikten sonra ne dedi biliyor musun:"Bir ay deniz kenarında tatil yapmalıymışım… Nereye gidelim dersin?"
Kocası kızgın bir ses tonuyla:
– Başka bir doktora…
858– İrsî hastalık
Doktor, uzun bir muayeneden sonra:
– Hastalığımız galiba ırsî, dedi.
Hasta acı acı güldü:
– İmkânı yok…
– Neden?
– Çünkü babam oburluktan öldü, ben ise açlıktan ölüyorum!
859– Aynı doktor
Kadının beşinci kocası ağır hastalanmış. Adam korkunç ağrılar içinde kıvranırken kadın telaş içinde:
– Hemen gidip bir doktor çağırayım, demiş. Kocası:
– Hangi doktoru getireceksin? Tanıdığın iyi bir doktor var mı?
– Tanıdığım bir doktor var, ölen kocamı da aynı doktor tedavi etmişti. Onu çağıracağım.
860– Tıp dili
Adam doktora dert yanıyormuş:
– Bildiğiniz gibi değil doktor bey… Hiç ayakta durmak gelmiyor içimden… Elime hiçbir iş almak istemiyorum. Sabahtan akşama kadar yan gelip yatmak istiyorum. Ne dersiniz, hastalığım sizce nedir acaba?
– Had safhada tembellik.
– Sağolun doktor bey. Yalnız bir sorun var. Bu hastalığın tıp dilindeki adını da söyler misiniz? Çünkü karıma ve idare âmirine bunu söylemem gerekiyor da…
861– Hapı yutmuş
Acemi doktorun eline düşmüş bir hasta olmadık ilaçları denemişti. Günler geçmiş bir türlü sağlığına kavuşamamıştı. Kontrol muayenesine gelen hastaya doktor sordu:
– Nasıl iki gün önce verdiğim hapı yuttunuz mu? Hasta:
– Doktor bey, ben zaten sizin elinize düştüğüm gün hapı yutmuştum!
862– İkisi de aynı yaşta
Yaşlı adam doktora:
– Sağ bacağımda müthiş bir ağrı var, kıvrandırıyor beni, neden acaba? Doktor:
– Yaşlılıktan efendim, yaşlılıktan… Hasta itiraz etti:
– Rica ederim doktor bey. Sol bacağımda aynı yaşta, ama o ağrımıyor…
863– Stresli hastalar
Adamın biri doktora gider. Uzun bir muayeneden sonra doktor hastanın sıkıntısının bir borç–alacak ilişkisinden kaynaklandığını teşhis eder. Hastasına şu tavsiyede bulunur:
– Beyefendi böyle şeylerin sizi bu hale sokmaması lazım. Bakın mesela iki hafta evvel bana gelen bir hasta tıpkı sizin gibi stres içindeydi. Terzisine olan borcunu ödeyemediğinden sıkıntıdan çıldıracaktı. Kendisine borcu unutmasını tavsiye ettim. Adamcağız dediğimi yaptı ve rahata kavuştu:
Hasta içini çekerek:
– Biliyorum doktor bey, o bahsettiğiniz terzi benim.
864– Vizite ücretine itiraz
Çocuğunu doktora getiren, uyanık bir baba doktorun faturasını pek kabarık bulduğu için itiraz ediyordu. Doktor:
– Unutmayın ki oğlunuzun kızamığını tedavi etmek için tam dokuz defa evinize geldim, dedi.
Çocuğun babası daha baskın çıktı:
– Doktor bey, siz de unutmayın ki 30 kişilik sınıfa kızamık oğlumdan bulaştı.
865– Mal canın yongası
Doktorun karşısına iki küçük çocuk gelmişti. Doktor dertlerini sordu. Birisi:
– Bir bilye yuttum. Onu çıkartmanızı istiyorum. Doktor öteki çocuğa sordu:
– Ya sen ne istiyorsun?
– Onun yuttuğu bilye benim de, ondan almaya geldim.
866– Kısa yoldan izahat
Doktorun muayenehanesinde bir hasfö beklerken kapı açılıyor. Bir başka hasta müşteri geliyor. Yeni gelen bekleyene soruyor:
– Do… do… doktor ge… gee. geeeldi mi?
– Evet, geldi.
Yeni gelen de bir sandalyeye oturup beklemeye başlıyor. Bu esnada soruyor:
– Si… si… si… sizin ha… ha… has… hasta… hastalığınız ne… nedir? Na… Nasıl bir has… hastalık acaba?
– Sen nasıl konuşuyorsan ben de öyle işiyorum, ahbap…
867– Dişin kökü
Bir karadenizli müthiş ağrı yapan dişini çektirmek için dişçinin koltuğuna oturur. Acı duymaması için dişçinin iğne yapmasından bile korktuğu için ağzını sımsıkı kapar. Dişçinin bütün çabası boşuna olur ve ağzını açtıramaz. Başka çare bulamayan doktor, kalfasına işaret yapar. Kalfa elindeki iğneyi karadenizlinin kalçasına gizlice batırınca, adamın"ayy"diye bağırması ve bu sırada açılan ağzından dişçinin dişi çekmesi bir olur. Dişçi elindeki dişi göstererek:
– Gördün mü der, ne kadar kolaymış? Karadenizli eliyle kalçasını ovarak:
– Elunuze sağlık toktor pey. Ama dişimin kökinin kalçamda oltuğunu pilmeyordum, der.
868– Dürüst doktor
Hastayı ameliyat odasına götürüyorlardı. Operatör yanına yaklaşarak:
– Sizinle dürüst konuşacağım. Bu ameliyatı yaptığımız hastadan ancak yüzde birini kurtarabiliyoruz. Benden arzu ettiğiniz bir şey varsa söyleyin. v
– Evet, diye inledi hasta. Çabuk giyinmeme yardım edin.
869– Yaptıklarım doğru mu?
– Ne zaman başım ağrısa aspirin içerim. Soğuk aldığımı hissedince bol C vitamini alır yatarım. Midemden bir sıkıntım olursa karbonat içerim. Doğru mu yapıyorum ne dersiniz doktor bey?
– Çok doğru, diye cevap verdi doktor. Borcunuz 1000 lira…
870– Adi teşhis
Doktor yataktaki hastayı iyice muayene ettikten sonra, odaya giren karısına gülümsedi:
– Kocanız sadece üşütmüş. Kadın öfkeyle tersledi:
– Rica ederim doktor. Kocama böyle âdi bir hastalık teşhisi koymayın…
871– Garip hastalık
Doktor muayene hastasına bakakalmıştı:
– Doğrusu gözlerinizdeki bozukluğu bir türlü anlayamadım. Tam yirmi beş yıllık göz hekimi olduğum halde, böyle bir olayla ilk kez karşılaşıyorum. Gözlerinizin biri soldan sağa bakıyor, öteki yukarıdan aşağı…
– Şeyy, doktor… Ben biraz bulmaca meraklasıyımdır da…
872– Peşin vizite
Adam akşamleyin karısına, gittiği doktoru anlatıyordu: Kadın kocasına sordu:
– Doktor hafızanın çok zayıf olduğunu duyunca ne dedi?
– Ne desin? Vizite parasını peşin istedi…
873– Sabaha kadar pratik
Doktor hastasına:
– Bugün, öksürüğünüz çok iyi gibi… Hasta gülümseyerek cevap verdi:
– Tabii iyi olur doktor bey. Bütün gece sabaha kadar nasıl pratik yaptım, bir bilseniz.
874– Fena hastalık
Bir doktora sormuşlar:
– Sizce en fena hastalık hangisidir? Cevap vermiş:
– Kalp sektesidir.
– Neden?
– Çünkü birden götürür adamı ve vizite ücretini bile alamayız.
875– Melek gibi…
Doktor genç hastasını uzun uzun muayene etmiş ancak si–, kayet sebebi olacak bir şeye rastlayamamıştı.
– Allah Allah deyip başını kaşıdı sonra sordu:
– Sigara içer misin?
– Hayır, içmem.,
– Alkollü içki kullanır mısın?
– Asla, ağzıma damlasını koymam.
– Başka kötü bir alışkanlığın var mı?
– Katiyen yok efendim. Yalan nedir bilmem, kızlara sulanmam, derslerimi ihmal etmem.
Doktor:
– Neren ağrıyor demiştin oğlum?
– Sırtım ağrıyor efendim.
Doktorun yüzünde memnuniyet ifadesi belirmişti:
– Şimdi anladım. Yakında kanat çıkaracaksın evladım, dedi.
876– Kime isabet ederse…
Rahip Galiani hekimler hakkında şöyle demiştir: İnsanlara hastalık gelince, hasta ile hastalık arasında bir mücadele baslar. Bu arada hekim elinde bir sopa ile çıkagelir. Gözleri bağlı olan doktor sopasını hastalığa olanca hızıyla rastgele indirir. Sopa hastalığa rastlarsa hasta iyileşir, hastaya rastlarsa tabii ki hasta ölür.
877– Vizite
Doktor hastasına müjdeledi:
– Bravo size, böylesine kuvvetli bir bünyeniz ve iradeniz olmasaydı bu hastalığı asla yenemezdik…
Hasta sıkılarak:
– İnşaallah viziteyi öderken de bu durumu gözönüne alırsınız, dedi…
878– Irsî
Doktor, hastasını uzun uzun muayene ettikten sonra:
– Yapılacak bir şey yok. Hastalığınız irsi. Babanızdan size geçmiş olacak, dedi.
Hasta güldü:
– O halde faturayı da babama gönderin lütfen…
879– Baş ağrısı
Kadıncağız doktora basındaki şiddetli ağrıdan şikâyet etmiş ve doktorun tek bir kelime söylemesine fırsat vermeden tam yarım saat gevezelik etmişti. En sonunda oturduğu koltuktan kalkarak, neşeyle:
– Bir mucize oldu, doktor bey, dedi. Başımın ağrısı yok oldu!…
Doktor üzgün üzgün başını salladı. Hayır hanımefendi, yok olmadı. Başınızın ağrısı şimdi bende!
880– Egzama
Doktor, hastasına:
– Ayağınızdaki egzamayı tedavi ettirmek için bana gelmekle çok iyi ettiniz, diyordu. Egzama denen bu illeti benden iyi hiç bir doktor bilemez. Çünkü aynı dert, on beş yıldan beri bende de var…
881– Hastanenin hediyesi…
Adamın birini midesinden ameliyat etmişler. Hasta tam taburcu olacağı sırada midesinde bir makas unutulduğunu öğrenmiş. Soluğu doğruca başhekimin odasında almış; sinirli bir sesle:
– Doktor bey, midemde bir makas unutmuşsunuz. Onu almayacak mısınız?
Doktor hiç istifini bozmadan:
– Rica ederim beyefendi! Ne önemi var? Bırakın o da hastanemizin size küçücük bir hediyesi oluversin…
882– Teselli
Adamın biri birkaç gündür kalbinde rahatsızlık hissediyordu. Çok samimi dostu olan bir doktora başvurdu. Doktor arkadaşının kalbini muayene etti ve vaziyeti vahim buldu. Ama arkadaşının ne kadar telaşlı ve korkak olduğunu bilirdi. Gerçeği söylese onun için daha da fena olacaktı. Sağlamsın demeye. de vicdanı razı değildi:
– Bana bak dostum, hiç merak etme, yaşadığın müddetçe kalbin dayanacaktır!
Adam rahatlamış bir vaziyette doktora teşekkür ederek çıktı.
883– Aynı ilaçlar…
Doktor, muayenehaneye ilk kez gelen hastadan 50 bin, sonraki muayenelerde 30 bin lira alıyordu. Bunu öğrenen Kayserili, muayeneye ilk gidişinde:
– İşte yine geldim doktor bey, dedi.
Doktor soyunmasını söyledi. Muayene etti, ücretini düşük tarifeden aldı:
– Sağlığınız düzeliyor. Aynı ilaçları kullanmaya devam edin!
884– Doğum zamanının tesbiti
Genç kadın hamilelik şüphesiyle, bir doğum doktoruna başvurdu. Doktor, kadının hamile olduğunu doğruladı ve karnına bir şeyler yazdı. Kadın eve döndüğünde, kocası doktorun yazdıklarını okumak istedi. Oysa yazılanlar okunmayacak kadar küçüktü. Son çare olarak, bir büyüteç aldı. Doktor, karısının karnına aynen şunları yazmıştı:
– Bu yazıları büyüteç kullanmadan okuyabildiğiniz an, eşinizi derhal en yakın hastaneye kaldırın…
885– Ameliyat
Adamın biri ameliyat için masaya yatmış. Operatör:
– Sakın korkmayın, telaşlanmayın, demiş."Az sonra kolunuza bir iğne yapılacak. Hemen ardından benim gittikçe küçüldüğümü, silikleşip hayal meyal göründüğümü göreceksiniz. Derken ortalık simsiyah kesilecek. Bir süre sonra yavaş yavaş kendinize gelirken gözünüzün önünde benim görüntüm belirecek. Giderek beni açık seçik görmeye başlayacaksınız."
Bu telkinlerden sonra adama iğneyi yapmışlar. Gerçekten de operatörün dediği gibi olmuş herşey. Bir anda dünyası ka‑rarıvermiş. Ve ameliyat başlamış.
Bir süre sonra hasta gözlerini açmış, gözünün önünde gittikçe belirginleşen surata bakarak':
– Böyle kapkara sakallarınız olduğunu bilmiyordum doktor bey, demiş.
Sakallıdan cevap gelmiş:
– Ne doktoru ulan! Şu anda cehennemdesin, ben de zebaniyim!
886– Alkol sayesinde
Ünlü bir doktora bir toplantıda alkol sevip sevmediğini sordular. Doktor biraz düşündükten sonra şöyle cevap verdi:
– Ben şahsen alkol içmiyorum. Ama alkolü çok severim. Çünkü alkol sayesinde pek çok para kazandım. Her şeyimi alkole borçluyum desem yalan olmaz.