887– Karmakarışık dünya
Öğretmen Ali'ye sorar:
– Oğlum! Dünya yuvarlak mıdır? Ali:
– Hayır öğretmenim, der. Öğretmen şaşırarak:
– Ne yani, dünya düz mü? Ali şöyle cevap verir:
– Hayır öğretmenim. Babam dünyanın karmakarışık olduğunu söylüyor.
888– Okula yakın
Öğretmen çocuklara evlerinin okula uzak mı, yakın mı olduğunu sormuştu. Bu arada aldığı cevaplar içinde en çok hoşuna gideni Şaban'ın cevabı olmuştu:
– Öğretmenim, herhalde okula çok yakın oturuyoruz ki, eve her dönüşümde annem beni,"Allah kahretsin, ne de çabuk döndün"diye karşılıyor.
889– Kılçık
Müfettiş ilkokul son sınıf öğrencilerini denetliyordu… Sınıftan içeri girmiş ve soruları birbiri ardına yağdırmaya başlamıştı. Öğrenciler doğru cevapları yapıştırıyor ve müfettiş hepsine ‘aferin’ diyordu.
Sıra Temele gelmişti… Müfettiş, sınıftaki sağlığımız köşesinde bulunan resimler arasından insan iskeleti resmini göstererek:
– Bu nedir? diye sordu. Temel hemen cevabı yapıştırdı:
– İnsanun kılçağidur efendum…
890– Amorti yok mu?
Öğretmen sordu:
– İstanbul hangi yılda fethedildi?
– 1553 yılında efendim.
– Bilemedin sıfır… Doğrusu 1453 olacaktı. Öğrenci itiraz etti:
– Sıfır olur mu öğretmenim? Son iki rakamını tutturdum. Amorti yok mu?
891– Balıklar neden konuşmazmış?
Öğretmen sınıfı toplu halde sözlü yapıyordu. Tarih, coğrafya sorularından sonra biyoloji sorularına geçti ve ilk sorusunu sordu:
– Söyleyin bakalım, balıklar neden konuşmaz? Öğrencilerin hiçbiri işin içinden çıkamıyor, sınıfta derin
bir sessizlik hüküm sürüyordu ki Temel cevabı yapıştırdı:
– Öğretmenum, sizun da paşunuzu suya soksam konişapilur misunuz?
892– Cennet
Din bilgisi dersinde.öğretmen Cennet konusunu anlatıyormuş. Dersin sonunda öğrencilerine sormuş:
– Cennet'e girmek için ne yapmak gerekir?
Ön sıralarda oturan Şaban hemen cevabı yapıştırmış:
– Ölmek ve gömülmek…
893– Hesap yöntemi
Dedesi, ilkokula yeni başlamış küçük torununun neler öğrendiğini merak eder. Torununu denemek için şöyle bir soru yöneltir:
– Elinde üç elma olsa, iki elma da ben versem, kaç elma eder?
Torun, dedesinin yüzüne üzgün üzgün baktıktan sonra sn cevabı verir:
– Pilmenı, dedeciğum, piz elmalarla değil, hamsi ile hesap yapayrik…
894– Karşılaşma noktası
Öğretmen matematik dersinde afacan Ali'yi tahtaya kaldırıp sordu:
– 400 kilometrelik bir yol var. Bunun bir ucundan saatte 150 km., diğer ucundan ise saatte 130 km. giden iki otomobil karşılıklı hareket ediyor. Bu iki otomobil yolun neresinde birbirlerine rastlayacaklar? Hesapla bakalım?
Çocuk hemen cevabı yapıştırdı:
– Hesaplamaya gerek yok ki! Dediğiniz gibi giderlerse buluşabilecekleri üç yer var: Ya mezarda, ya hastanede ya da hapishanede…
895– En mantıklı cevap
Geometri dersinde öğretmen, kara tahta üzerine birbirine paralel çizgi çizdikten sonra öğrencilere döndü ve sordu:
– Bu çizgileri nereye kadar uzatabiliriz?
Öğretmenin sorusu üzerine bütün sınıf her kafadan konuşmaya başladı. Herkes kendine göre doğru olan bir cevap bulup söylüyordu:
– Uzay bitene kadar, öğretmenim…
– Tahta bitene kadar, öğretmenim…
Daha buna benzer bir sürü mantıklı cevaptan sonra iş muzipliğe döküldü ve şöyle cevaplar verilmeye başlandı:
– Tebeşir bitene kadar öğretmenim…
– Bıkıp usanıncaya kadar öğretmenim…
Öğretmen hepsini bıkmadan dinliyor ve aralarından doğru cevabın çıkmasını bekliyordu ki, arka sıralarda oturan Temel ayağa kalkarak şöyle dedi:
– Zil çalana kadar uzatapiluruz öğretmenunı…
896– Mazeret
Sınıfta sadece Şaban ile Sabri derse çalışmamışlardı. Öğretmen Şaban'a sordu:
– Oğlum niye dersine çalışmadın?
– Dün misafir geldi de öğretmenim…
Öğretmen bu sefer Sabri'ye döndü:
– Peki sen niye çalışmadın?
– Şaban'lara misafir gidenler bizdik!
897– Aynı iş
Öğretmen Ali'ye sordu:
– Söyle bakalım oğlum, köylüler kurtları niçin öldürürler? Ali:
– Kuzuları yedikleri için.
Ön sırada oturan Şaban hemen söze karıştı:
– Öyleyse efendim kasapları niçin öldürmüyorlar?
898– Tıpasında
Öğretmen 1. sınıf öğrencilerine harfleri öğretiyörmüş:
– Çocuklar şimdi bana içinde"T"harfi bulunan bir kelimeyi kim söyleyebilir?
Kısa bir sessizlikten sonra afacanlardan biri parmak kaldırmış:
– Ben söyleyeyim mi öğretmenim?
– Söyle bakalım… Neymiş içinde"T"harfi bulunan kelime?
– Şişe öğretmenim, şişe…
– Şişe olur mu yavrum?"T"harfi, şişenin neresinde? Afacan öğrenci:
– Tıpasında öğretmenim, tıpasında.
899– Hayret…
Sınıfta kalan Şaban'a babası sordu:
– Nasıl oldu da sınıfı geçemedin?
Şaban gayet üzgün bir şekilde cevap verdi:
– Ben de hayret ediyorum baba, halbuki sınıfta en çok ben konuşuyordum!
900– Rakamlar yalan söylemez
Öğretmen sınıfta çocuklara:
– Rakamlar asla yalan söylemez, dedi. Mesela bir adam bir evi on iki günde yaparsa, on iki adam bir günde yapabilir.
Öğrencilerden biri parmağını kaldırıp söz istedi:
– Evet öğretmenim, 288 adam evi bir saatte yapar, 17.280 adam da bir dakikada. Sonra meselâ bir vapur Atlantik Okyanusunu altı günde geçiyorsa, altı vapur bir günde, 144 vapur bir saatte geçer!
901– Tuvaletteki mukayese
Bir Sultanili, bir de Kolejli büyük bir otelin tuvaletindeki pi‑suvara işerken yan yana denk gelmişler. İşlerini bitirdikten sonra kolejli itina ile ellerini sabunlamış, kurulamış, ko‑lonyalamış… Sultani öğrencisi lavaboya yönelmemiş bile, çekmiş fermuan tamam…
Kolejli alaylı bir şekilde gülmüş Sultani öğrencisine:
– Bizim kolejde, insana tuvaletten sonra el yıkamayı öğretirler…
Sultanili de gülerek cevaplamış:
– Mekteb‑i Sultani'de de ele işememeyi öğretirler, adama…
902– Boş kafa
Üniversitede bir tıp öğrencisi profesöre sordu:
– Sayın hocam! Başaşağı durduğum zaman, kan başıma toplanıyor değil mi?
– Evet.
– Peki ayakta durduğum zaman, neden kan ayaklarıma hücum etmiyor?
– Ayakların kafan gibi boş değil de ondan…
903– Güneş tutulması
İlkokul öğrencilerine öğretmen güneş tutulmasını anlatmıştı. Anlattıklarının anlaşılıp anlaşılmadığını görmek amacıyla Şaban'a bir soru sordu:
– Şaban söyle bakalım güneş ne zaman tutulur?
Şaban düşündü, yutkundu, birşeyler söyleyecek oldu… Yardımcı olmak isteyen öğretmen el ve ayaklarıyla, ay ve dünyanın hareketlerini anlatmak istiyordu. Şaban, hatırlamış gibi başını sallayarak cevap verdi:
– Anladım öğretmenim. Dünya ile ay kovalamaca oynarken, ay güneşi yakalıyor, böylece de güneş tutulmuş oluyor.
904– O biçim okul
Tarih öğretmem arka sırada dalga geçen öğrenciyi derse,, kal‑dırmış:
– Söyle bakalım Kartaca Savaşını kim yaptı? Çocuk süklüm püklüm boynunu bükmüş:
– Valla billa ben yapmadım öğretmenim!
Öğretmen kızmış, bağırıp çağırmaya başlamış, derken zil çalmış, koridorda matematik öğretmenine rastlamış:
– Kardeşim, bu çocuklar beni çıldırtacaklar."Kartaca Savaşını kim yaptı"diyorum,"Valla billa ben yapmadım"diye cevap veriyorlar.
Matematikçi meslektaşını teselli etmiş:
– Aldırma canım, kızma! Bu keratalar böyledir, hem yaparlar, hem de yapmadım, derler.
Tarihçi saçını başını yolarak müdürün odasına koşmuş:
– Müdür bey, müdür bey, bu ne biçim okul! Öğrencisine"Kartaca Savaşı'nı kim yaptı"diyorum,"ben yapmadım"diyor. Öğretmenine olayı anlatıyorum,"sinirlenme, bu çocuklar böyledir, hem yaparlar hem de yapmadım derler"diyor. Çıldıracağım…
Müdür, tarihçiyi yatıştırmaya çalışırken:
– Canım kızma bu kadar, bakanlığa bir yazı yazar sorarız.
905– Günler uzadı
Öğretmen, Sabri'ye sordu:
– Bir gün kaç saattir?
– Yirmi beş saattir.
– Olur mu? Size öğretmemiş miydim kaç saat olduğunu?
– Geçen hafta"günler bir saat uzadı"demiştiniz ya…
906– Kekeme
Müfettiş sağırlar ve dilsizler okulunu teftiş edecekti. Okulun müdürü öğrencileri bir yerde toplayarak müfettiş gelince nasıl davranacaklarını anlatıyordu:
– Müfettiş tek tek bayramınızı kutladığında teşekkür etmek için koluna vurarak cevap vereceksiniz.
Gerçekten müfettiş bayram sabahı geldi. Sıraya dizilen öğrencilerin koluna dokunarak bayramlarını kutlamaya, onlar da öğretildiği gibi, müfettişin koluna vurarak teşekkür etmeye başladılar.
Yalnız aralarından bir öğrenci normal vuruştan 8 kez daha fazla vurmuştu müfettişin koluna. Bundan bir anlam çıkaramayan müfettiş, okul müdürüne sordu:
– Bu çocuk koluma niçin bu kadar çok vurdu, anlayamadım?
Müdür:
– Haaa o öğrenci mi? O kekemedir de onun için efendim.
907– Özet
Profesör denizde boğulma tehlikesi geçirenlerin nasıl kurtarılacağını ayrıntılarıyla anlattı. Sonra da öğrencilerden birinin kısaca tekrarlamasını istedi. Hınzırın biri iyi özetledi:
"Önce adam sudan çıkarılır, sonra da su adamdan çıkarılır."
908– Bir şey bilmiyor!.
Okula yeni başlayan küçük kız eve oldukça kızgın dönmüştü. Annesi sebebini sordu.
– Bir şey mi oldu yavrum?
– Ne olsun? Bizim öğretmenin bir şey bildiği yok!
– Nasıl olur?
– Her şeyi bize soruyor da öğreniyor!
909– Hep sen olmaz
Anne, oğlunun karnesine bakarak hiddetten köpürdü:
– Bu ne hal? Geçen yıl sınıfın birincisiydin, bu yıl aldığın kırıklarla herhalde sonuncusu olmuşsundur!…
Çocuk önüne bakarak mırıldandı:
– Ama anne, geçen yıl sen sevindin, bırak bu yılda başkaları sevinsin!…
910– Ah bu çocuklar!
Sınıfta küçük bir çocuk parmak kaldırarak sordu:
– Öğretmenim, dünyanın ağırlığı ne kadardır?
Öğretmen, çocuğun bu ilgisine sevinerek, bu sorunun cevabını bilmediğini ve araştıracağını söyledi. O gece ansiklopedilerden gereken bilgiyi bularak ertesi gün sınıfta açıkladı. Aynı çocuk parmak kaldırarak sordu:
– Öğretmenim, bu ağırlığa insanlarınki de dahil midir,
değil midir?
911– Balıklar içiyor
Öğretmen sordu:
– Irmaklar, nehirler, dereler, kar ve sel suları sürekli denize dökülüyor. Nasıl oluyor da deniz taşmıyor?
Öğrencinin biri cevap verdi:
– Suyun fazlasını balıklar içiyor da ondan.
912– Melek
Resim dersinde, öğretmen Şaban'ın yaptığı resme bakarak:
– Amma da yaptın Şaban! Sen hiç tek kanatlı melek gördün mü? dedi.
Soru sırası Şaban'daydı:
– Peki, ya siz iki kanatlısını gördünüz mü öğretmenim.
913– Akıllı çocuk
Öğretmen derste, öğrencilerden birine:
– Oğlum, bana on tane vahşi hayvan say bakalım.
– Aslan, kaplan, fil, gergedan…
Çocuk, düşündü, başka bulamayacağını anlayınca şöyle
devam etti: Altı tane de zürafa!…
914– Karne
Küçük Temel, ilk kez karnesini eve getirdi. Babası gözlüklerini takıp karneyi incelemeye başladı.
– Yazı eyi, okuma eyi, peden eğitimi orta. Ama Temel peden eçitiminin de karcısında eyi yazmalıydı.
Temel başını salladı.
– Sen onu öğretmene söylemelusun pabacuğum. Çünkü pen oraya hiç pir şey yazmadım. Orada okutuğun ne varsa hepsini öğretmen yazdı…
915– En pratik usûl
Öğretmen, iş bilgisi dersinde afacan Sabri'ye sordu:
– Pastaların bayatlamaması için ne yaparsın?
– Yerim efendim…
916– Haftanın günleri
Öğretmen öğrencilere komposizyon ödevi olarak şu konuyu vermişti:
"Haftanın yedi gününün de adının geçtiği bir öykü yazın."
Öğrencilerden birinin cevabı şöyleydi:
"Geçen pazar günü babam, balık avına gitti. Dönüşte o kadar büyük bir torik getirdi ki, pazartesi, salı, çarşamba, perşembe, cuma günleri balık yedik. Hattâ cumartesi gününe bile kaldı."
917– Son savaş
Öğretmen tarih dersinde sordu:
– Söyle bakalım Sultan I. Murad hangi savaşta öldü? Çocuk biraz düşündükten sonra cevap verdi:.
– En son yaptığı savaşta öğretmenim.
918– Tasarruf
– Babacığım, bana verdiğiniz söze göre, karnemdeki her iyi nota karşılık bana on lira verecektiniz, değil mi?
– Evet yavrum.
– O halde size sevinçli bir haber vereceğim. Paranızı tasarruf edebilirsiniz…
919– O olmasaymış
Öğretmen, hayat bilgisi dersinde minik öğrencilerine ampulü Edison'un keşfetmiş olduğunu anlatmıştı. Derken sınıfa şöyle bir soru yöneltti:
– Ya Edison olmasaydı ne yapacaktık? Arkalarda oturan bir afacan:
– Hiçç, dedi. Sadece televizyonu mum ışığında seyretmek sorunda kalacaktık…
920– Enine boyuna
– Sekizin yarısı kaç eder?
– Enine mi, boyuna mı öğretmenim?
– Ne saçma lâf o öyle…
– Saçma olur mu efendim. Enine kesersek sıfır eder, boyuna kesersek üç eder de…
921– Hangi sıpa
Öğretmen azarlayarak sordu:
– Söyle bakalım, dün okula geleceğin yerde, hangi yaranmaz sıpayla sokaklarda dolaştın?
Öğrenci:
– Oğlunuzla birlikteydim, öğretmenim.
922– Mumya
Tarih dersinde öğretmen tahtaya bir öğrenci kaldırır:
– Mumya ne demektir?
Öğrenci biraz duraklar. Sonunda cevabı bulmuştur:
– Eski Mısırlıların yaptıkları bir çeşit kral salamurasıdır efendim, der.
923– Kopya
Temel, kopya çekmiş diye imtihan kâğıdına not vermeyen öğretmenine itiraz etti:
– Ama öğretmenim, Fadime de benim kadar çalışmış olamaz mı?
Öğretmen gülerek söze başladı:
– Bak Temel beni iyi dinle. Dört soruya da aynı cevabı kelimesi kelimesine yazmışsınız. Haydi bunu anladık. Beşinci soruya Fadime,"bilmiyorum"yazmış. Senin kâğıdında ise aynı sorunun karşılığı"ben de bilmiyorum…"
924– Soru
Öğretmen sınıfta öğrencilere kitabın iyi bir arkadaş olduğunu anlatıyordu. Bir aralık:
– Söyleyin bakalım, dedi. Kitap neden iyi bir arkadaştır? Arka sıralardan bir öğrenci cevap verdi:
– Borç istemez de ondan öğretmenim…
925– Boks hakemi
Baba, ilkokuldaki oğlunu karşısına almış azarlıyordu:
– İki yıldır okula gidiyorsun, ancak 10'a kadar saymasını öğrenebildin. Bu gidişle, büyüyünce, ne olursun, bilmem.
– Boks hakemi olurum babacığım.
926– Okul
Küçük Temel okula yeni başlamış. Okulda ilk gün ne yaptığını sormuşlar,
– Pek pi pok yapmaduk ki, yarun yine gideceğuz.
927– Onun hocası kimdi ama…
Tarih öğretmeni, Şaban'ı sözlü sınav yapıyordu. Fakat soruların hiç birini bilemeyince öğretmen öfke ile bağırdı:
– Büyük İskender senin yaşındayken dünyanın yarısını fethetmişti. dedi.
Laf altında kalmak istemeyen Şaban cevabı yapıştırdı:
– Onun hocası Aristo'ydu hocam:
928– En yararlı hayvan
Öğretmen Şaban'a sormuştu:
– Söyle bakalım evladım, en yararlı hayvan hangisidir? – Tavuktur öğretmenim.
Bu cevaba şaşıran öğretmen sordu:
– Neden?
– Neden olacak? Doğmadan önce de yenir, doğup büyüyünce de…
929– İlerlemiş ingilizce
Adamın biri oğlunu İngiltere'ye tahsile yollamıştı. Fakat çocuk habire babasından para istemiş, okulun semtine uğramadığı gibi, doğru dürüst İngilizce de öğrenememişti. Tatil bahanesiyle babasından para almak için memlekete geldiğinde, babasının dostları da vardı evde… Adam, oğlunun yurt dışında önemli bir eğitim gördüğü inancı içinde yanındakilere böbürlenmiş:
– Bizim çocuk da İngiltere'de büyük bir üniversite bitiriyor. İngilizceyi de ana dili gibi öğrendi. Haydi oğlum söyle, nasıl denir İngilizcede ağaç?
Çocuk şöyle bir düşündükten sonra cevap verdi: –Dan…
– Dan ne?
–Ağaca"dan"diyorlar işte…
– Peki ormana ne diyorlar?
– Dan dan dan dan dan…
930– Tünel
Tarih dersinde öğretmen, öğrencilere bir soru yöneltmiş:
– Kral Anibal, niçin Alp Dağlarının üstünden aştı? Çok bilmiş öğrencilerden biri şu cevabı verdi:
– O çağda tünel yapılmamıştı da onun için…
931– Yeteneksizin tekidir
Okulda veliler toplantısı vardı. Öğretmenle görüşüp eve dönen baba, çok kızgındır. Hemen oğlunu yanına çağırarak çıkışır:
– Öğretmenin senden çok şikayetçi. Sana kesinlikle bir şey öğretemiyormuş.
– Üzülme babacığım, zaten yeteneksizin tekidir o.
932– Tercüme
İngilizce öğretmeni Ali'ye sordu:
– Oğlum, sana Türkçe bir cümle söyleyeceğim, sen de bunu İngilizceye çevireceksin:"Çocuk koştu, koştu, denize düştü, boğuldu."
Ali biraz düşündükten sonra cevap verdi:
– The boy, tıkıdık tiki dik, cumburlomp, gluk gluk gluk…